Paylaş
Editörlerimiz itiraz edince ben de yanıt verdim, “Harem’in bugüne kadar yayınlanan altı bölümünün tamamının tanıtımı kullanılmış, sadece son hafta konmamış” diye.
Gani Müjde, “Haklısınız” dedi, sonra neden böyle tepki gösterdiğiyle ilgili özel bir açıklama gönderdi bana ve Selim Akçin’e...
Bu vesileyle konuya açıklık getirmek gerek...
Gani’nin sözünü ettiği durum, “yani rakip kanalların dizilerini görmeme hali” medyada geçmişte kalmış bir alışkanlık.
Gerçekten öyle kötü bir dönemi yaşadık...
Büyük medya kavgalarının yaşandığı yıllarda, özellikle Uzan’ın Star’ın sahibi olduğu dönemde gazeteler karşı grubun dizilerini görmezden gelirdi.
Hatta rakip kanalın yayın akışlarının bile yayınlanmadığı dönemler oldu.
Televizyon sayfalarına bakıp hangi medya gruplarının kavgalı olduğunu hemen anlardınız...
Ama o yıllar geride kaldı.
Bugün sadece Kelebek değil, hemen hemen bütün gazeteler rakip kanalların yapımlarına yer veriyor.
Televizyon eleştirmenleri daha rahat yazıyor.
Kimse kimseye ambargo uygulamıyor.
Elbette herkes kendi grubunun yapımlarını öne çıkarıyor, bundan doğal bir şey de yok ama karşı grubun yapımlarına ambargo uygulanmıyor.
Bir yandan eski anlayış yıkıldı diğer yandan medyada dengeler değişti...
Bugün Fox’un ve Star’ın yazılı basını yok...
Diğer yandan Milliyet, Vatan ve Habertürk’ün (haber kanalı dışında) televizyonu yok...
Kanal D’ye sahip Hürriyet, atv’ye sahip Sabah, Show TV’ye sahip Akşam’da da diğer kanalların programları, dizileri geniş şekilde yer alıyor.
Biz Kelebek’te Star’ın dizisini de, Fox’un yapımını da, TRT’nin, atv’nin programlarını da gösteriyoruz.
Onlarla ilgili röportajlara, haberlere yer veriyoruz.
Diğer gazetelerde de durum farklı değil...
Sevindirici bir durum bu.
Bu yüzden Gani Müjde’ninki, geçmişin refleksiyle yapılmış bir eleştiridir.
Grinin her tonu
Sinema, edebiyat, televizyon fark etmiyor...
Tutmuş bir işin bıktırana kadar, sündürene kadar devamı yapılıyor.
Buyrun, “Grinin Elli Tonu”...
Dünyada olduğu gibi bizde de çok satan erotizm yüklü bir kitap bu.
Ben almayayım, alana da mani olmayayım...
Devamı çıkmış şimdi bu kitabın, “Karanlığın Elli Tonu” diye...
Çok yakında da serinin üçüncü kitabı çıkacakmış:
“Özgürlüğün Elli Tonu”...
Paraya tapılan günümüz dünyasında “çok izlenen, çok satan” bir işi tadında bırakan biri çıksın, dişimi kıracağım.
Yazara serinin son kitabı olarak bir isim önerim var: Suyunu Çıkarmanın Elli Yolu...
Küba’yı hemen görün
Basın müşaviri Ali Genç’in twit’inden öğrendim: THY, Küba seferlerine başlıyormuş, Havana’ya direkt uçuş koyacaklarmış.
“Castro ölmeden Küba’yı mutlaka görün” denir ya (ki doğrudur bu, gördüğüm için söylüyorum), o nedenle Castro ölmeden THY’nin seferlere başlaması önemlidir.
Ama ben bu çok bilinen deyişe bir yenisini eklemek istiyorum: İmkanınız varsa THY seferlere başlamadan önce Küba’yı görün...
Çünkü THY seferlere başladıktan sonra Küba eski Küba olmayabilir...
Old Havana’nın Cihangir’e, Devrim Meydanı’nın Bebek’e dönüşme ihtimali fazlasıyla yüksek.
Not: İşin şakası bir yana, THY’nin Küba seferlerine başlaması harika. Bu dünya harikası ülkeyi ve kültürü ne kadar çok Türk görürse o kadar iyi...
Rekortmen Saran
48 yaşındaki eski milli yüzücü Sadettin Saran’ın 24 yıl aradan sonra havuzlara dönüp yüzmede altı Türkiye rekoru kırdığı haberini görünce yüreğim ağzıma geldi.
Yüzmede kötüyüz de bu kadar mı kötüyüz diye kara kara düşünmeye başlarken detayı gördüm;
Neyse ki “master’lar” yarışında, yani kendi yaş kategorisinde rekorları kırmış Sadettin Bey...
Bir rahatladım anlatamam...
Ama fit fotoğraflarını gördükten sonra korkmadım da değil...
Çalışsa 2016 Rio Olimpiyatları’na gider mi acaba?
Paylaş