Paylaş
Bakın yaşadığımız Yeni Türkiye filan değildir.
Bildiğiniz Eski Türkiye’yi yaşıyoruz biz. Değişen hiçbir şey yok!
Türkiye’de gücü elinde bulunduranlar sadece kendi dünya görüşüne yakın olana yaşama hakı verir.
Gerisini ezer, yok eder, yasaklar... Eskiden de böyleydi, bugün de böyle...
Eskiden zorla imam hatipler kapatılırdı, şimdi zorla normal okullar imam hatipe dönüşüyor...
Eskiden türban için ikna odaları kurulurdu, şimdi dövme için ikna odaları kurulacak.
Eskiden sakalı cübbeliler horlanır aşağılanırdı, şimdi içki içenler eğlenenler...
Eskiden asker höt zöt yapardı, şimdi iktidar...
Eskiden torna tezgahının başındakiler tek tip Kemalist gençler yetiştirirdi, şimdi torna tezgahının başına geçenler tek tip dindar gençlik peşinde...
Allah’ınızı severseniz bunun nesi Yeni Türkiye?
Eskisi, yenisi hep aynı işte...
Türkiye bildiğimiz Türkiye...
Son söz:
“Dövmeme, içkime karışma” diyenler, “türbana karışma” demeyi de öğrendi...
Ne zaman ki “türbanıma karışma” diyenler “dövmeye, içkiye karışma” demeyi de öğrenecek...
Ancak o zaman yeni ve özgürlükçü bir Türkiye’ye kavuşacağız...
Ata’nın şansı!
Ata Demirer’in 26 Eylül Cuma günkü konseri yağmur nedeniyle 1 Ekim’e ertelendi. Ata için iki kere şanssızlık bu...
Birincisi; bütün hazırlıklarına rağmen ilk sanat müziği konseri son dakikada ertelendi.
İkincisi; Sahneye çıkacağı 1 Ekim akşamı Galatasaray’ın Arsenal’le Şampiyonlar Ligi maçı var.
Ata, tribünde kafasına çocuk atılan tek taraftar olarak tarihe geçen koyu bir Galatasaray taraftarıdır...
Eminim sahnedeyken aklı bir yandan da Galatasaray maçında olacaktır.
Ben bu konseri çok merak ediyordum, cuma akşamı da tüm yağmura rağmen gitmeye niyetliydim konsere...
Ama 1 Ekim akşamı Galatasaray maçı için Londra’da olacağımdan konsere gidemeyeceğim.
Not 1: Çarşamba gecesi gidenler rica ederse belki bu tribün-çocuk macerasını sahnede anlatır Ata...
Not 2: Eylül sonuna kalan Açıkhava konserleri her zaman büyük risk İstanbul’da...
Cumartesi gecesi de Küçükçiftlik Park’taki Şebnem Ferah’lı MFÖ’lü Hard Rock Cafe konserinde sırılsıklam oldu seyirci...
Kurban bağışını LÖSEV’e yaptım
Çocukluğumuzdan beri bizim evde hep aynı tartışma yaşanır; ben ve kardeşlerim “Kurban kesmeyelim, bir kuruma bağış yapalım” deriz.
Annem, “Hayır illa kurban kanı akıtılacak” der.
Son 10 yıldır orta noktada uzlaştık, annem her sene değişik kurumlara vekalet veriyor kurban kesmesi için...
Hem onun dediği oluyor kurban kanı akıtılıyor, hem bizim dediğimiz oluyor; etler konu komşu arasında değiş tokuş yapılacağına gerçek ihtiyaç sahiplerine gidiyor.
Ben bu yıl ilk kez kendi adıma kurban vazifesini yerine getirmeye karar verdim.
Ama ben annem gibi illa kurban kanı akacak demediğimden kurban bağışı yapacağım.
LÖSEV’in “Bir tuğla da sen koy” kampanyası için bu köşeden ünlüleri defalarca yardıma çağırdım.
Bu kampanyayı destekledim çünkü LÖSEV Avrupa’nın ilk onkoloji kentini kuruyor Ankara’da...
Yüzlerce, binlerce çocuğa umut olacak, onları hayata kazandıracak dev bir hastane, dev bir yatırım...
“Her kurban lösemili çocuklara can” sloganıyla kurban kesmek için vekalet istiyor LÖSEV...
O çocukların süte, proteine, iyi beslenmeye ihtiyacı var.
İsteyen LÖSEV’e vekalet verip kurban kestiriyor, isteyen sadece kurban bağışı yapıyor.
Üç seçenek var: 570 lira... 600 lira... 650 lira...
Ben kurban bağışı yaptım siz de annem gibi illa kurban kanı akıtılacak derseniz bu üç seçenekten birini seçip vekalet verebilirsiniz.
Bu bayram lösemili çocukların yüzünü güldürmeye ne dersiniz...
Bu su birikintileri
öldürecek bizi...
İstanbul’da her zamankinden daha şiddetli yağmur ve fırtınalar yaşamaya başladık...
Asfalt yolların ne kadar kötü yapıldığını da ortaya çıkardı bu...
Cumartesi gecesi yağmur ve fırtınada geç saate kadar araba kullandım...
Yollardaki su birikintileri özellikle gece karanlığında resmen ölüme davete çıkarıyor.
Mesela şehrin göbeğindeki Vatan Caddesi boyunca sol şerit her yağmurda göle dönüyor, gören yok.
Sol şeride girdiğinde sanki denizde sürat motoru kullanıyorsun.
Kaldırım kenarındaki insanları boydan boya ıslatıyorsun.
Daha hızlı gidilen sahil yolunda aniden girilen su birikintileri ne olacak peki?
Acemi bir sürücünün panik yapıp kontrolü kaybetmesi işten bile değil...
E5’te İncirli’den Merter’e inerken yine sol şeritte yıllardır her yağmurda göle dönen bir bölge var.
Bilenler orta şeride kaçar, bilmeyenler küt diye suyun içine dalar, gerisi Allah’a kalmış artık...
İstanbul’un her yerinde böyle yüzlerce tehlike var.
Çünkü yollar suyu tahliye edecek şekilde tasarlanmıyor.
Yollardaki ışıklandırma desen, zaten kötü...
Zifiri karanlıkta araçla su birikintisine dalmak, İstanbul sürücüleri için olağan bir durum artık...
Çöken iskelelerden, uçan çatılardan sonra bir sonraki fırtınada “yoldaki su birikintisi can aldı” haberleri görürsek şaşırmam...
Digiturk’e block!
Bakıyorum da herkes Digiturk’e ateş püskürüyor, izleyiciden ekstra para aldığı İngiltere Ligi maçlarını Acun’un kanalına verdiği için...
Seyirci İngiltere Ligi maçları için Digiturk’e ekstra para ödüyor, Digiturk o maçların en iyilerini TV8’e veriyor.
Ancak Türkiye’de olacak bir kuralsızlık...
Hiç boşuna bağırmayın arkadaşlar, benim yaptığımı yapın...
Bütün paketlerini alıp ayda 150 küsur lira ödüyordum Digiturk’e...
Lig TV de dahil olmak üzere 2-3 ay önce hepsini kapattırdım.
Şimdi baktım elde her yerden izleyebileceğim 3-5 kanal kalmış ve ben ayda 50 lira ödüyorum.
Bu gidişle onları da kapatıp tamamen iptal edeceğim Digiturk’u...
Takarsın bir çanak, izlersin hepsini...
Müşterisini memnun etmeyi düşünmeyen firmayı biz mi memnun edeceğiz Allah aşkına...
Şu sıralar Digiturk’e block en iyi yöntem...
Paylaş