Paylaş
1. Şu gördüğünüz halim var ya, bundan 18 kilo daha şişman biriydim. 18’imde konservatuvara zayıf bir kız olarak girdim, 20 yaşıma geldiğimde resmen tombiktim. Kimi ergenlikten dedi, kimi yeme bozukluğundan. 9 yıl içinde tam 18 kilo verdim. Aniden değil, zamana yayarak... Ama itiraf edeyim yemek yemeyi hâlâ çok severim...
2. Erkan Kolçak Köstendil (Ulan İstanbul dizisinin Karlos’u), Erçin Karabulut (görüntü yönetmeni), Bülent Şakrak (oyuncu), Melis Binay (ressam, tasarımcı), Pelin Ermiş’ten (oyuncu) oluşan harika bir arkadaş grubum var. 12 yıllık arkadaşlarım bunlar. Aile gibi olduk artık. Onlardan vazgeçeceğimi sanmam.
3. Ailem beni “Kimseyi yargılama, dürüst ol” diye yetiştirdiği için hep şeffaftım. Yalan dolan yoktu bizde... Ailemden tek bir tokat bile yemedim. Ama ilk yalanımı lisedeyken babaanneme söylediğimi hatırlıyorum. Eteğimi kıvırıp boyunu kısaltıyordum ama babaanneme kıvırmadığımı söylemiştim.
4. Koyu bir Beşiktaş taraftarıyım. En beğendiğim futbolcu Veli Kavlak. Cenk çok iyi bir kaleci... Demba Ba’yı da seviyorum. Ama en çok Biliç’i. Beşiktaş’ın başına son zamanlarda gelen en güzel şeylerden biri Biliç... Kurduğu matematik ve dünya görüşüyle Beşiktaş’a çok yakışan bir teknik direktör.
5. Beni muhalif yapan şey, vicdanımdır. İki adımlık yer kaplıyoruz şu dünyada, bunun kıymetini bilelim. “Onlar, bunlar” gibi bir durumum yok benim. Bir şeye bağlı kalıp duramam ben. İnandığım tek bir şey var; herkes kendi alanına sahip çıkmalı ve herkes karşı tarafın alanına saygı göstermeli.
6. Takıyla falan hiç aram yoktur. Neden takıya o kadar para verilir, onu da anlamam ama tabii zevk meselesi bu... Bana tektaş alan sevgilim olmadı mı? Ben istemedim açıkçası. Tektaş almak yerine sevgilimin dünyanın hiç gitmediğim bir yerine sürpriz bir tatil organize etmesi beni çok daha fazla heyecanlandırır.
7. İyi ki İzmirliyim. İzmir o kadar rahat bir yer ki... Orada insanlar tavırlarıyla, söyledikleriyle, giyimleriyle, yaşamlarıyla samimiler. Çok sıcak bir yer İzmir. Orada kalıplar yok. Herkes o kadar kendi ki... Kimse telaş yapmaz. Sokakta da, trafikte de. İzmirli olduğum için her şeye son dakika karar verme durumum da vardır. Son ana kadar “Olur” derim ama o son dakika telaşını da hep yaşarım. Çok özlüyorum İzmir’i, sık sık da giderim...
8. Fotoğraf çektirirken sol tarafımdan poz vermeyi seviyorum. “Yüzüm çok mu sert?” diye düşünüyorum bazen ama modellik yapmıyorum ki ben, oyuncuyum. Fotoğraf çekmeyi de çektirmeyi de severim...
9. Bir yıl kadar önce ses tellerimden ameliyat oldum. Ses tellerimde reflüden kaynaklanan bir ödem vardı. Nodüllü, çatallı, daha kalın bir sesim vardı, ameliyattan sonra inceldi, kendi sesime kavuştum. Reflümün düzelmesi için bana bir diyet verdi doktorum İsmail Koçak, ay bir mutsuz oldum! Ben hayatımda hiç diyet yapamam. “Peki 18 kiloyu nasıl verdin?” derseniz, kickboks’la derim. Bütün vücudunu terleten ve algıları açan bir spor, çok ağır antrenmanlar yaptım.
10. Vücudumda üç dövme var. Biri ayak bileğimde. Uçan bir balonun altında, “Hiçbir yere ait değilim” anlamına gelen “Naci en alamo” yazıyor. Diğeri, belimdeki “Gitano” yazısı. “Şans getiren kadın” demek. Ondan pek memnun değilim ama ilk dövmeler hep öyle oluyormuş galiba. Üçüncü dövmemi ise 22’nci maddede anlatacağım...
11. İzmir bana hep retro bir şehir gibi gelir. Hep sepia’dır, sarı bir tonu vardır bende. 80’lerde, 90’larda kalmış gibidir. İzmir “kapı önü sohbet”tir. Yürünür İzmir’de. Ben de hep yürürdüm orada... “İzmir’le ilgili en kötü hatıran ne?” derseniz, babaannemin mezar taşı gelir gözümün önüne. Babaannemin adı da Şükran... Bir de selasının okunduğu o günü hatırlarım...
12. Çok açık sözlüyümdür. Rahatsız edecek kadar... Başkasının derdini çok dert edinirim, üstüme vazife olmayan şeyler hakkında yorum yaparım.
13. Birlikte olacağım erkekte zariflik, kibarlık ararım ve en önemlisi ondan bir şeyler öğrenmek isterim.
14. Koku, benim için önemlidir. Koku deyince hep Patrick Süskind’in 1985 tarihli romanı “Koku” gelir aklıma. Tom Tykwer’in yönettiği, Dustin Hoffman’ın oynadığı filmini de sevmiştim... Kitabı 18-19 yaşlarındayken okumuş, her şeyi koklamaya başlamıştım. Yakın zamana kadar yemeği bile yemeden önce koklardım. Bıraktım artık ayıp oluyor diye... Güzel kokuları severim. Özellikle çiçek kokularını, odunsu kokuları... Dayanamadığım koku ise lahana suyu. Bir ara kadınlar diyet yaparken içerdi. Nasıl içiyorlar onu yahu? O kaynamış lahananın kokusundan nefret ederim...
15. Ara ara dalar, giderim uzaklara... Yeni tanıştığım biriyle sohbet ederken bile... Taklidini yapabilecek kadar dinliyorum aslında ama başka boyuttayım. Kafa başka yere gidiyor o ara... Erkan’la Erçin benim bu huyumu iyi bildiklerinden durumu kurtarmak için “Evet, evet” diye sohbete katılırlar. İlk zamanlar bana “Şükran daldın yine nereye gittin?” derlerdi... Arada “Durun ben biraz içeri gidip hayal kuracağım” diyerek 1 saat kendi dünyama kapandığım da olur...
16. Maçlara giderim. Koyu Beşiktaşlı olduğumu söylemiştim zaten. Yıllardır Çarşı’nın göbeğinde oturuyorum ne yapayım... Kendimi tutamayıp tribünde toplu tezahüratlara katılırım...
17. Tatlıyı çok seviyorum. Sevmeyenleri de anlayamıyorum. En iyi yaptığım tatlı, cheescake’tir. Mozaik tatlısı da yaparım, tam öğrenci tatlısıdır. Keki de iyi yaparım ama evde yapılan mozaik pastasını hiçbir şeye değişmem.
18. Ses tellerimden ameliyat olduğumda 10 gün konuşma yasağım vardı. Tepki bile vermemem gerekiyordu. 10 gün boyunca yazarak anlaştım. Başkaları belki rahat geçirir ama çok konuşan biri olarak benim için zor bir süreçti.
19. Arabam yok, toplu taşımayı kullanıyorum. 29 yaşındayım ve artık araba almam gerektiğini düşündüğüm için ehliyet sınavına yeni girdim. Yazılı sınavı geçtim, bu çarşamba (26 Kasım’da) direksiyon sınavım var. Kıyafetlerimi, üstümü başımı taşımak, topuklularla bir yere gitmek için araba almam gerektiğini düşünüyorum, yoksa toplu taşımadan hiçbir şikayetim yok...
20. Yemek yerken bile “Onu mu seçsem, bunu mu” diyen insanlar vardır ya, hah ben de onlardanım işte... Dört dörtlük bir kararsızımdır. Ama her konuda. Bir de çok konuşuyorum. Bende sürekli, kafamdan geçenlere yetişemiyormuşum da atlayacakmışım gibi bir hâl vardır...
21. Annemle babam ayrı ve ben tek çocuğum. İlk erkek arkadaşım, lise sondaydı. O da benim gibi 1 Nisan’da doğmuştu, nedense bundan etkilenmiştim. Havalıydı... Okulun basketbol takımındaydı... Basketbol oynayanlar erken uzuyor ya, o yüzden hep havalıydı onlar...
22. Üçüncü dövmemin aynısından Erkan’da da var. Erkan’la aynı dönemde okuduk. Çok uzun zamandır arkadaşız. Benim babam onu oğlu zannedecek, onun annesi beni kızı zannedecek kadar uzun yıllara dayanıyor dostluğumuz. Dövmemizde Türkçe el yazısıyla “Öldürmeyen şey tuhaflaştırır” yazıyor. Ben dövme yaptıracaktım, birden karar verdik ve beraber yaptırdık.
23. Hayvanlarla ilgili konularda çok sinirleniyorum. Hayvanlara acımasızca eziyet yapan insanlarla aynı ülkede yaşadığıma inanamıyorum. Cehaleti anlarım. İnsanların ne şartlarda, nasıl büyüdüğünü bilemeyiz. Ama vicdansızlığı anlamıyorum. O noktada ben yokum. Sadece hayvanlarla ilgili değil, bebekler, çocuklar ölüyor, savaşlar var, madenler göçüyor... İçinde vicdansızlık olan her şey beni sinirlendiriyor.
24. Ben de bir gün anne olacağım inşallah. İsterim ki çocuğum fikirlerini özgürce ortaya koyabilsin, bu ülkede rahat yaşayabilsin... Barış istiyoruz biz, rahat uyumak istiyoruz. Kendimiz olmak istiyoruz, korkmak istemiyoruz...
25. Geceleri pat diye uyurum. Yastığı görünce, penye pijamalarını giyince uykuya geçenlerdenim ben... Biz İzmir’in kızları, bakkala bile giderken süslenelim havasındayızdır. Severiz giyinmeyi, yaşamayı...
Paylaş