Popstar yarışmalarını yerden yere vuranlar, neden bu yarışmalardan isim çıkmıyor diye eleştirenlerin Barış Akarsu’nun ölümünden çıkaracağı dersler var.
Barış’ın haberlerinin yapıldığı, Barış’ın arkadaşlarının yer aldığı programların ratinglerine bakıyorum.
Hepsi normalin üzerinde bir izlenme payına ulaşmış.
Programların Barış’la ilgili bölümlerinde belirgin bir yükseliş var.
Demek ki, yıldız çıkarmıyor denilen pop star yarışmaları çoktan bir yıldız çıkarmış da bizim haberimiz yokmuş.
Barış’ın ölümünün, popstar loser’larıyla ve ölen isimleriyle karıştırılmaması gerektiğini yazmıştım geçenlerde.
Bu ölüm bir şeyi daha gösterdi bize; bu tür yarışmaların ’tu kaka’ olmadığını...
Bu yarışmalar sadece hayatı kayan, intihar eden gençler, kayıp giden hayatlar yaratmıyormuş demek ki, kitlelerin sevdiği genç yıldızlar da çıkarıyormuş.
Bugüne kadar hep olumsuz özellikleriyle anılan popstar yarışmaları, ne yazık ki, Barış’ın ölümüyle kendini temize çıkarma şansı buldu.
Demek ki Barış gerçek bir Popstar’mış, baksanıza komadaki fotoğrafının yayınlanıp yayınlanmaması bile hararetle tartışılıyor.
Aynı tartışmayı Bülent Ecevit’in ölümünde de yaşamıştık.
Ünlülerin son karelerinin, onların hatıralarına saygısızlık olup olmayacağı dünyada da tartışma konusu.
Kennedy’den Kurt Cobain’e, Marilyn Monroe’dan Elvis Presley ve Atatürk’e kadar bugün pek çok ünlünün ölüm fotoğrafları elimizde bulunuyor.
Bunun gibi onlarca isim var.
Kimi ölümünden yıllar sonra ortaya çıkmış, kimi dönemin gazetelerinde yayınlanmış fotoğraflar...
Çok eskiye gitmeye gerek yok, 1997’de vurularak öldürülen ünlü rapçi Tupac Shakur’un fotoğrafları da var.
İtalyan Chi dergisi, Diana’nın kaza anındaki fotoğraflarını da yayınlamış, daha sonra bu fotoğrafların sahte olduğu söylenmişti.
İnsan sevdiği sanatçının son anını görmek ister mi?
Bir gazetecilik bakışına göre; evet bunun haber değeri vardır.
Diğerine göre asla yayınlanmamalı.
Bizim okur temsilcimiz Temuçin Tüzecan ikinci görüşe inananlardan.
Keşke konuyla ilgili yazı işlerinin görüşünü alsaydı da, köşesinde iki farklı görüşü de okuyabilseydik.
Ben mi?
Ben son karenin haber değeri olabileceğine inananlardanım.
Kaldı ki Barış olayında, fotoğrafların geliş şekli bile haberdir...
Entelektüellerin gözdesi
Bülent Ersoy hayranı çıktı
Önceki gün Şan Tiyatrosu’nda bir konser veren Antony Hagerty, izleyenleri tek kelimeyle mest etmiş.
Konseri izlemeye gelenler entelektüel çoğunluk...
Hatta Radikal’de Tuğrul Eryılmaz’ın mini yorumundan, Cihangir nüfusunun yarısının orada olduğunu öğrendik.
İşin ilginci entelektüellerin hayran olduğu Antony, entelektüellerin her zaman burun kıvırdığı Bülent Ersoy hayranı çıktı.
Antony, Youtube’dan görüntülerini izlediği Bülent Ersoy’u yere göğe koyamamış.
"Onun yaptığını yapıp da bir kültürün içinde, önünde kalan başka biri yok" demiş Bülent Hanım...
Hatta Antony Hagerty, konserine davet bile etmek istemiş.
Ancak Bülent Ersoy her zaman kraliçe gibi olduğundan, kendisini kılıksız bulacağını düşünüp çekinmiş.
Tüm bunları da çıkıp konserinde bizim Beyaz Türkler’e bir güzel anlatmış.
Konserden çıkıp eve giden bizimkiler, Bülent Ersoy’un düğününü ekranda görünce ne düşündü acaba?
Harika bir düğün diye bakmış olacaklarından şüphe ediyorum.
Şanssızlar!
Roger Federer-Rafael Nadal arasında oynan Wimbledon finalini nefessiz izledik.
4 saate yakın süren maç, bugüne kadar izlediğim en iyi tenis karşılaşmalarından biriydi. Federer kazandı ve 5’inci kez Wimbledon’da şampiyon olarak, efsane tenisçi Bjorn Borg’ün rekoruna ulaştı. Tenisle ilgilenin ya da ilgilenmeyin, maçı kaçıranlar için sadece şanssızlar diyebilirim.