Paylaş
Haluk Bilginer de benim gibi düşünüyormuş.
Tiyatrocuların “Annem öldüğü gün, çocuğum öldüğü gün sahneye çıktım” diyerek anlata anlata bitiremedikleri olaya hep itiraz ettim...
“Sanatınızı yüceltmek için başka bir argüman bulun” dedim ya...
Usta tiyatrocuların da zamanında fena hışmına uğradım.
Neyse, sırtımı yaslayacağım bir başka usta oyuncu var artık.
Ne dedi Haluk Bilginer;
“’Babam öldü ama hâlâ sahneye çıkarım’ yavşaklığına inanmam.
Ben babam ölürse sahneye falan çıkmam, k.çımı yesin herkes...”
Ben sıramı savmıştım, şimdi Haluk Bilginer dayak yiyor.
Diğer oyuncuların hepsi itiraz etti hemen.
“Seyirciye ‘k.çımı yesin’ denir mi, bu saygısızlıktır” falan...
Yapmayın abiler...
Adam bir can acısından bahsediyor.
Baba-anne kaybettiğinde yaşanacak hissiyatla oyun-moyun düşünülemeyeceğini anlatmaya çalışıyor.
O hissiyatın içinde “herkes k.çımı yesin” de var, “ben bu dünyanın...” diye başlayan galiz küfürler de...
Ben hâlâ aynı yerde duruyorum; şovun bazen devam etmeyeceği fikrindeyim.
Oyundan da, sinemadan da, yazıdan da, dünyanın en önemli işinden de daha önemli şeyler var hayatta...
Haluk Bilginer sadece bunu sert bir şekilde ifade etmiş.
Anadolu turnelerinde parasızlıktan rehin kalan oyunculara “salak” demesi de sert ama orada da haklılık payı var.
Kaldı ki bu konuda Ali Poyrazoğlu’nun da Haluk Bilginer’le aynı hissiyata sahip olduğuna eminim.
Çıktığı turnenin hesabını, kitabını iyi yapmayıp sonra rehin kalmayı marifet gibi anlatanlara en az Bilginer kadar Poyrazoğlu’nun da itiraz edeceğinden şüphem yok.
Hafta sonu bunları öğrendim
Hafta sonu eklerini seviyorum, hemen hemen çoğu iyi hazırlanıyor.
İlginç röportajlar, farklı konular arasında saatler geçiriyorum. Bu hafta sonu da öyle oldu...
İşte hafta sonu eklerinden öğrendiklerim:
* Hürriyet’te Ayşe Arman’ın röportajından; Hayko Cepkin’in paraşütle atladığını ve bu hafta içinde 17 atlayış daha yapacağını...
* Sabah’ın The New York Times ekinden; Meksika City’de her gün ortalama 9 sokak gösterisi yapıldığını, bu gösteriler yüzünden trafiğin felç olduğunu...
* Zaman’da Sevinç Özarslan’ın röportajından; Dolmabahçe Sarayı’nın mobilyalar etkilenmesin diye kapalı duran perdelerinin artık açılacağını, yeni müdür Bülent Arı’nın camlara filtre taktıracağını...
* Milliyet’te Miraç Zeynep Özkartal’ın röportajından; Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel’in oyunculara verilen 1,5 milyon liralık primi az bulduğunu...
* Posta’da Merve Özaytekin’in röportajından; Emek Sineması’yla aynı binada bulunan İnci Pastanesi’nin bina yıkılırsa tekrar açılmayacağını, İnci’deki profiterolün tarihe karışacağını...
* Vatan’da Ayşe Aydın’ın röportajından; Ozan Doğulu’nun kızı olduktan sonra artık parasını saçmadığını ve çok daha tutumlu olduğunu...
* Habertürk’te Helin Avşar’ın röportajından; Ertuğrul Özkök’ün Sabah gazetesi yazarlarını artık okuyamadığını...
* Radikal’de Emine Özcan’ın röportajından; Semtin yeni düzenlemesi için evinden tahliye edilmeye çalışılan Tarlabaşılı Emrullah’ın gidecek yeri olmadığını...
Paylaş