Bütün taksicilerin çocukları hasta

Hastaneden çıktım, karnım aç ya da memlekete döneceğim, yol parası" şeklinde para koparmak için yapılan duygu sömürüleri demode artık...

Size bu işin son versiyonunu anlatayım.

Amerika’da yaşayan ve Türkiye’ye gelen bir kız arkadaşım geçen gün Bostancı’dan taksiye biniyor.

Yanında üç kız arkadaşı daha var.

Taksici, buğulu sesiyle "Hayat çok zor be abla" diye girizgah yaptıktan sonra başlıyor anlatmaya;

Sivas’tan geldim, 13 yıllık evliyim, Allah sonunda yüzümüze güldü, çocuğumuz oldu ama ilik kanseri.

Başlıyor yazmaya...

Sizi bıraktıktan sonra hastaneye gideceğim, 230 lira ilaç parası var, onu toparlamaya çalışıyorum işte...

Ama bu hikayeyi öyle dokunaklı anlatıyor, öyle Oscar’lık bir oyun çıkarıyor ki taksici, bizim kızlar arabanın içinde salya sümük...

İnerken taksimetreye bakmıyorlar bile, ceplerinde ne varsa denkleştirip veriyorlar taksiciye, "Allah yardımcın olsun" diyerek...

Bir hafta sonra bizim ’Amerikalı’ Maslak’tan taksiye biniyor.

Biraz gittikten sonra taksici lafa giriyor; "Hayat çok zor be abla"... "Beynimin içinde yankılandı ses. Korku filmi gibi... Kafamı bir kaldırdım, dikiz aynasından suratını gördüm, aynı taksici, aynı hikayeyi anlatıyor bana... 7 lira yazdı taksimetre, bu kez 10 lira uzattım, üç lirayı bile geri aldım"...

"Ben bu hikayeyi biliyorum demedin mi?"

"Ne uğraşacağım elin manyağıyla" dedi bizim Amerikalı kız...

Benzer bir taksici hikayesi benim de başıma geldi diye anlattım ona...

Onun da çocuğu hastaydı ve saat 4’e kadar ilaç parası götürmesi gerekiyordu.

Bu hikayeyi dokunaklı şekilde anlattı bana ama çabası karşılığı sadece 3-4 lira para üstünü koparmıştı benden...

Yani diyeceğim o ki, bu ara bütün taksicilerin çocukları hasta, bütün taksicilerin para kopartmaya yönelik dokunaklı bir hikayesi var...

Haberiniz olsun, bu duygu sömürüsünü yiyip boşuna para kaptırmayın.

Baro seçiminde kim neyi destekliyor

Hafta sonu İstanbul Barosu’nda seçim var, yarın genel kurul pazar günü de oylama...

Tokyo’dan sonra dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu’ndaki seçime hafta başından bu yana gazeteciler de kayıtsız kalmadı.

Herkes desteklediği adayın ismini yazıyor...

Ancak bu destek yazıları Baro hakkında genel bir bilgiden çok, kişisel arkadaşlıklardan kaynaklanıyor.

Kadın gazeteciler kadın aday Mebuse Tekay’ı destekliyor, sırf kadın olduğu için...

Diğeri arkadaşının ismini söylüyor, "Tanırım dürüst çocuktur" diyerek...

Ama hiç kimse söz konusu adayların hangi grupları temsil ettiğinden bahsetmiyor.

Mesela kadın yazarların pek sevdiği Mebuse Tekay...

Solcuların temsilcisi olan Çağdaş Grup’tan kopan bir grubun sözcüsü olduğu yazılmıyor.

Kemal Aytaç önderliğindeki Çağdaş Grup’un, Mebuse Tekay ve Uğur Yetimoğlu’nun kopmasıyla üçe bölündüğünden söz edilmiyor.

Şimdi Çağdaş Grup yani solcular, üç adayla birbirlerinin oylarını bölmeye hazırlanıyorlar.

Muammer Aydın’ın iki dönem başkanlık yapan Kazım Kolcuoğlu’nun kulvarında ve Ulusalcı-Atatürkçü çizgide olduğunu da yazarlar dile getirmiyor.

Şadi Çarsancaklı’nın da Mazlum-Der avukatlığı yaptığı ve AKP çizgisinin sözcüsü olduğu da...

Dolayısıyla bu gruplar anlatılmadan, "Benim adayım bu, şunu destekleyin" çağrıları arkadaş kayırmadan öteye gitmiyor.

Bakın ben "Şunu destekleyin" demiyorum, sadece fotoğrafı gösteriyorum;

Solcular; Kemal Aytaç, Uğur Yetimoğlu, Mebuse Tekay’la kendi oylarını bölecek.

Ulusalcı-Atatürkçü’ler Muammer Aydın’la iktidar kovalayacak.

AKP çizgisi Şadi Çarsancaklı’yı desteleyecek.

Eğer Ulusalcı-Atatürkçü’lerden sola giden oylar olursa, AKP kanadı bu bölünmeden faydalanmaya çalışacak.

Geçen seçimlerde 17 bin oy kullanılmıştı, bu seçimlerde 19-20 bin oy kullanılması bekleniyor.

Baro-Toto

Hatta size bir Baro-Toto oynanayım mı;

7.500 Muamer Aydın

4.500 Kemal Aytaç

3.800 Şadi Çarsancaklı

2.000 Mebuse Tekay

1.700 Uğur Yetimoğlu

600 Muhittin Köylüoğlu

Ancak katılım yüksek olmazsa, bu dağılım tepetaklak olabilir, en çok da bundan kıdemli üyelerin desteklediği Muammer Aydın etkilenebilir.

Şimdiden hayırlı olsun diyorum...
Yazarın Tüm Yazıları