Murat Dalkılıç ve Pelin Sönmez’in havuzda öpüşürken çekilen fotoğrafları internet sitelerine “Çüşşş” başlıklarıyla haber olunca, çift menajerleri aracılığıyla bir açıklama yapmış...
İki paragraflık açıklamanın tam dört yerinde “Türk örf ve adetleri” sözü geçiyor. Murat Dalkılıç, toplumumuzun örf ve adetlerine göre yaşayan bir sanatçıdır... Pelin Sönmez, Türk örf ve adetlerine göre halen ailesiyle yaşamakta olan bir Türk kızıdır... Ne oluyor arkadaşlar? Ne suç işlediniz de özür diler gibi sürekli “Türk örf ve adetlerine aykırı yaşamıyoruz” deyip duruyorsunuz? Nedir bu suçluluk psikolojisi? Alt tarafı havuz başında bir öpücük. Ben Murat’tan, “İnsanın sevgilisiyle öpüşmesinin nesi garip” diyerek olayı kestirip atmasını beklerdim. Siz bu ahlak bekçilerine isyan etmeyeceksiniz de kim edecek arkadaşlar? Bu güzel fotoğrafa “Çüşşş” başlığını atan internet sitelerine de ben “Çüşşş” diyorum. Casillas’ın sevgilisini canlı yayında öpmesini alkışlarken, Murat’ın sevgilisini öpmesine çüşşş ha! İkiyüzlülük yapmayın...
Bu da örf ve adet
Bir okurdan gelen mail, Murat Dalkılıç’ın öpüşme açıklamasıyla örtüştü... Geçenlerde İspanyol kalecisi Casillas’ın sevgilisini canlı yayında öpmesini “Dünya Kupası’nın en güzel görüntüsü” diye yazmıştım. Bir okur aynen şunu yazmış bana: “Boğa katili bir ülkenin iğrenç kalecisi pislik sevgilisiyle salya değişimi yapmış, bu da senin gibi bir mahlukun çok hoşuna gitmiş...” Bakın bu da bir bakış açısı. Bu da bir ‘örf-adet’ standardı... Peki Türkiye’nin örf ve adetlerini sadece bu zihniyetin belirlemesine seyirci mi kalacağız? Tabii ki hayır. Bu dünya görüşüne de saygı gösterip, “Sen sevgilini öpme arkadaşım ama öpene de karışma” diyeceğiz.
Sıkıldığım mesele
Benim için Dünya Kupası’yla birlikte Ömer Üründül meselesi de bitmiştir dedim ama bitirmemekte ısrarlı olanlar var. Fatih Altaylı’dan Halil Özer’e herkes Ömer Üründül’ün ne kadar iyi olduğunu anlatıyor... Ömer Üründül benim yazdıklarımı Doğan Grubu’nun toplu saldırısı olarak değerlendirdi. Doğan Grubu’nun toplu halde Ömer Üründül’e saldırması için tek bir mantıklı neden söyleyebilir mi acaba? Bu arada centilmen Üründül, centilmenliğine hiç yakışmayacak bir şey yaptı... “Ben yıllarca Milliyet’te çalıştım, patronaj buna nasıl müsaade etti” diyerek, medyada son yıllarda moda olan ‘patrona şikayet etme’ hastalığının kendisine de sirayet ettiğini gösterdi. Halil Özer de “Ömer Üründül’ü tanımadan yazdığımı” söylüyor. Hakkında yazdığımız herkesi tanımak zorunda mıyız Halil? Çok iyi bir insan olabilir Üründül ama beni ve milyonları öncelikle yorumculuğu ilgilendiriyor. Bu saatten sonra o da ilgilendirmiyor, spor medyası kendi arasında tartışsın konuyu... İsterse de Habertürk, Üründül’ü transfer etsin, sıkıldım ya... Not: Halil Özer “Asıl tartışılması gereken gazetelerdeki televizyon yorumcuları” diyerek konuyu başka sulara çekmek istemiş. Ben televizyon yazarlığını bırakalı dört yıldan fazla oldu Halil ama yine de konuyu tartışmaya hazırım. İlk münazara konusunu da çalıştığın yerden veriyorum: Televizyon yazarlarının televizyona program yapması ne kadar etiktir?
ETS’ye tavsiye
Binlerce kişi arasından seçilen Pınar ve Miguel, ETS Tur için dünyayı gezip izlenimlerini yazıyorlar. Hem gezip hem para kazanıyorlar. İlk izlenimleri gazetelerde ilan olarak yayınlandı. Harika bir fikir, oturup okudum yazılarını... Ama ilanın mizanpajı o kadar kötü hazırlanmış ki, yazıyı okutmamak için ellerinden geleni yapmışlar. Şirketlere tavsiye; bu tür editoryal ilanlarda ajanslarla değil, gazetelerin sayfa sekreterleriyle çalışın. Ajanstaki grafikerler gazete sayfası yapmayı bilmez.