Başlık Cem Yılmaz’dan... Maslak TİM Show Center’da 7’nci oyunu sonrasında kuliste laflarken, 1996’daki bir gösterisi sonrasında yazılan bir yazıdan bahsetti...
“Nereye kadar Cem Yılmaz” başlığını atmışlar.
“Gördün mü nereye kadarmış? 15 yıl geçti, salonda hâlâ boş yer yok” dedi... İşte bu yüzden 15 yıl sonra da, gösteriyle ilgili atılacak en iyi başlığın “Bu iş tutar” olduğunu söyledi...
Cem Yılmaz’ın oyunda şaka yollu söylediği “2022’ye kadar bu işten ekmek yerim” lafı, aslında doğruluk taşıyor. “Kaç yıldır bekliyorum bir genç çıksın da bu işi yapsın diye, baktım kimse yok, yine iş başa düştü” diyor. Yalan mı?
Salonda tek bir boş koltuk yok. Şubat ayının da bütün biletleri satılmış. Bu yüzen mart ayında gösteri sayısını artırmaya karar vermiş. Mart boyunca haftada üç kez sahneye çıkacak ve 12 gösteri yapacak Cem Yılmaz. Ben kulisteyken mart gösteri takvimi henüz belli olmuştu. Biletler bugün yarın satışa çıkar, elinizi çabuk tutun.
Cem Yılmaz’ın sahnede işi artık çok daha zor. 12-13 yıl önce çok tanımadığımız bir adam bilmediğimiz hikayelerini anlatıyordu. Şimdi ise gelen seyircinin çoğu, saatlerce Cem Yılmaz DVD izlemiş, bütün gösterilerini takip etmiş, adamın her şeyini ezberlemiş bir kitle. Böyle bir seyirciyi güldürmek dünyanın en zor işi. Ama Cem bunu da başarıyor. Eskiye göre çok daha zor bir işi yaptığı için Cem Yılmaz’ın en başarılı gösterisi budur.
Seyirci eskiye göre neredeyse hiç atlamıyor Cem’in tuzaklarına. Herkes gardını aldığı için Cem’e oyun veren seyirci yok denecek kadar az. Sordum, “Her oyunda böyle oluyor artık” dedi. Anladınız mı neden işi çok daha zor dediğimi...
Buna rağmen itiraf edeyim; gülmekten başım ağrıdı. Önümde oturan kadın, “Çenem ağrıdı” diyordu... Formundaydı o gece Cem Yılmaz.
16 yıldır bu ülke insanını güldürdüğü, hâlâ da güldürmeye devam ettiği için ne kadar teşekkür etsek az Cem Yılmaz’a... Bu yüzden “Bu iş tutar” diyorum!
Güvenliğe kızmayın
Geçenlerde havaalanı güvenliğinde yine bir tartışmaya şahit oldum. Kadının biri, dedektörden geçerken ayakkabılarını çıkarmak istemiyordu. Farkındayım, havaalanları hepimiz için sevimsiz bir yer oldu artık. Çifter çifter güvenlikten geç. Ayakkabılarını çıkar. Çırılçıplak gösteren cihazlara gir. (Neyse ki bizde yok henüz.) Laptop’u çantadan çıkar, hatta çalıştır. Bitmeyen bir işkence! Bizdeki gibi hem ana girişte hem de uçağa binerken iki kez güvenlik kapısından geçilen bir havaalanı görmedim ben. Ama ana girişte güvenlik bulunmadığında neler olabileceğini gördük işte. Moskova Havaalanı’nda dedektör bulunmayan kapıdan giren canlı bomba 35 masumu öldürdü. Dolayısıyla havaalanında güvenlikle didişmek yerine durumu anlayışla karşılamaktan başka yapacak bir şeyimiz yok. Hele ki bizim gibi sıkıntılı bir ülkede yaşayanlar için... Bu yüzden geçen gün iPad’i çalıştırmamı isteyen güvenliğe kızamadım...
Gecekondu’da sucuk keyfi
Ne yapıp ettiler, Danyal’la Durdu sonunda Gecekondu’ya konuk ettiler beni. Ben orayı stüdyo zannediyordum, şehir dışında gerçekten bir gecekonduya gittik. Danyal program sırasında küçük tüpün üzerinde kızarttığı sucukları afiyetle tek başına yedi... Senem Kuyucuoğlu’yla birlikte yutkunarak kalakaldık. Sucuğu da vermediler, kazık gibi soruları da dayadılar. Ekranın en farklı talk show’u-nda Senem’le neler yaşadığımızı pazar gecesi Star TV’de izleyin... Bu Danyal’la Durul’un notunu verin. Benden 10 aldılar zira...