Paylaş
Bizde her tartışmalı pozisyonda hakemler VAR’a gidip görüntü inceliyor, Premier Lig’de çok daha az gidiyorlar.
Sözü VAR hakemleri söylüyor orta hakem de karara uyuyor.
Ama VAR’ın olduğu her yerde tartışma da var.
Son iki yılın şampiyonu Manchester City, bu hafta Bournemouth’u deplasmanda 3-1 yendi.
Maç 2-1 giderken 60’ıncı dakikada City’li David Silva’nın ayağına resmen bastılar ceza sahasında.
Yüzde 100 penaltıydı.
Bizim S Sport’un yorumcuları Gökhan Abdik ve Emre Özcan da “Kesin penaltı” dediler.
VAR hakemleri vermedi, orta hakem gidip izlemedi bile...
Oysa bir hafta önce City’li oyuncunun eline çarptığı için Totthenam maçında penaltıyı vermişti hakem.
Pep Guardiola maç sonunda, “Panaltı mı asla yok, penaltı değil. Geçen haftaki çok net bir el çarpmasıydı ama bu haftaki penaltı değil, lütfen” diye sitemkar konuştu.
Ama haftanın açıklaması Arsenal’i 3-1 mağlup eden Liverpool’un hocası Jürgen Klopp’tan geldi...
“Maçın son 10 dakikasında topa Arsenal hakimdi” denince, “Biz Disneyland değiliz. Herkesi her saniye heyecanlandırmak zorunda değiliz” yanıtını verdi.
Adamların futbolu gibi zekası da keskin.
Rasim Ozan
Boşnaklarla ilgili çok çirkin şeyler söyledi Rasim Ozan Kütahyalı televizyonda...
21 ay ekrandan uzak kaldı, bence hiç gerek yokken Beyaz TV yeniden kadroya aldı onu...
Boşnaklar unutmadı, Saffet Sancaklı işin peşini bırakmadı, Rumeli dernekleri yeniden ayağa kalktı ve bir hafta sonra Rasim Ozan programdan yeniden gönderildi.
Beyaz TV’de Osman Gökçek tepkilere kulak tıkamayarak doğru bir adım attı.
Bir Rumeli göçmeni olarak soydaşlarımın kararlı tutumunu alkışlıyorum.
Modası geçmeyen dizi
Daha Netflix’ler falan hayatımızda yokken “Prison Break” vardı...
Methini de, heyecanını da 10 yıldır duyarım ama bir türlü elim varmamıştı izlemeye...
En son Selçuk Yöntem gibi gözüne, aklına, beğenisine inandığım usta bir oyuncudan tavsiyesini alınca, kaçış yok artık dedim...
“Büyük Kaçış”ı izlemeye başladım.
Hem de uzun süredir hiçbir diziye yapmadığım, ecnebilerin ‘binge watching’ dediği şekilde, 4’er 5’şer bölüm peş peşe oturup izledim.
Bir solukta 22’şer bölümden ilk iki sezonu bitirdim.
Ve şu iki şeyi anladım:
1- Ben senaryosu zeka kokan dizilerin hastasıyım...
2- “Prison Break” için hiçbir zaman geç değildir...
Nasıl zeytinyağı reklamında oynadım
Şu sıralar sürekli bana aynı reklamı gönderiyorlar, WhatsApp gruplarından ve sosyal medyadan.
“Ooo reklamda oynamışsın” diyorlar.
İzledim, gerçekten de oynamışım!
Bir Anadolu köylüsü kadın, televizyon başında benim TV100’deki programımı izliyor, konuğum da Ajda Pekkan.
Nasıl böyle güzel olduğunu falan merak ediyor.
Sonra da gençleşmek, güzelleşmek için bir tavsiye alıyor. “Zeytinyağını sadece içmeyin, yüzünüze de sürün” şeklinde bir tavsiye...
Kadın da hem içiyor, hem yüzüne sürüyor.
Bir süre sonra eşinin gençleştiğini gören köylü amcanın gözleri yuvasından fırlıyor!
Belli ki düşük bir prodüksiyonla çekilmiş, naif bir reklam...
Ne üreticisini tanırım, ne çekeni bilirim ne de gönderilene kadar böyle bir reklamdan haberim vardı.
Bizden izin almadan görüntümüzü kullanmışlar.
Avukatım aradı, “Hemen tazminat davası açalım, şöyle yapalım böyle yapalım” diye.
“Yahu ne gerek var, belli ki küçük bir üretici, kendi çapında böyle bir şey yapmış. Abartmaya gerek yok” dedim.
Ben dedim de, şimdi Ajda bu yazıdan öğrendikten sonra ne der, onu bilemedim...
Paylaş