İstanbul’da sokak tabelalarının modern görünümlü, standart hale getirilmesinin iyi bir uygulama olduğunu yazmıştım.
Hay yazmaz olaydım.
Dünya komiği tabelalar ortaya çıkmaya başladı.
Sokak isimlerinin son bir-iki hecesi kesme işaretiyle ayrılıp alt satıra yazılıyor.
"Sıraselvi-" üst satırda, "ler" alt satırda.
"Sadri Alı-" üst satırda, "şık" alt satırda.
"Büyük Par-" üst satırda, "makkapı" alt satırda.
"Topçeken-" üst satırda, "ler" alt satırda.
Uzun bir sokak ismini puntosunu küçülterek tek satıra yazmak, illa iki satır yapılacaksa kesmeyle ayırmak yerine Sadri’yi üste Alışık’ı alta yazmak bu kadar mı zor?
İstanbul sokaklarında şu tabela işini yapan, onay veren, belediyede bu işle ilgilenen kadroda estetik gözü olan bir Allah’ın kulu yok mu?
Demek ki yok!
Olsa bu tabelalardan gözü rahatsız olur, o tabelaların duvara çakılmasına izin vermezdi.
Belki buna da şükretmek lazım.
En azından heceleri doğru yerden bölüyorlar.
"Topç-" - "ekenler"...
"Sadri Al-" - "ışık"...
"Büyük Parm-" - "akkapı" diye de yazabilirlerdi.
Muhtemelen böyle örnekler, hatalı yazılmış isimler de vardır şehrin bir yerlerinde de henüz gözümüze çarpmadı.
Geçen gün TMMOB Mimarlar Odası 2007 ajandasında fotoğrafçı Saner Gülsöken’in bir karesini gördüm.
Hangi şehirde olduğunu bilmiyorum ama Kayyumoğlu Çeşme Sokak’taki tabelaları görüntülemiş.
Biz Türklerin sokak tabelası işini beceremediğimizi en iyi anlatan kare bu olmalı.
İstanbul’un çıplakları
New York’lu fotoğraf sanatçısı Spencer Tunick, bu kez de Mexico City’de bir meydana yatırdığı 18 bin kişinin çıplak fotoğraflarını çekmiş.
Daha önce Amsterdam’dan Düsseldorf’a pek çok şehirde çalışan ve en fazla 7 bin kişinin çıplak fotoğrafını çeken Tunick, kendi rekorunu da kırmış oldu.
Tunick’in böyle bir çalışmayı İstanbul’da yaptığını düşünsenize...
Diyelim ki buldu, yılbaşında mini etekli turistleri taciz eden ayıcanlar, anadan üryan kadınları görünce ne yapar?
Sanatın bu dalının bize 10-15 gömlek büyük geldiği çok açık.
Bence büyük gelmeye de devam etsin!
Bu kadar çatışma içinde bir eksiğimiz İstanbul’un çıplakları kalsın...
Hakkari altınları
Erdoğan Ailesi’nin düğününü bugün bütün gazetelerde göreceksiniz.
Mustafa ve Yılmaz Erdoğan, küçük kardeşleri Deniz’i İstinye’de bir restoranda yapılan törenle evlendirdiler.
Fotoğraflara bakın, gözünüze altından başka çarpan bir şey var mı?
Ailenin bütün kadınları altın takmak konusunda birbirleriyle yarışmışlar.
Anne Süheyla Erdoğan, gelinleri Belçim Erdoğan ve Gülben Ergen Erdoğan’ın yanı sıra gelin Elif Erol Erdoğan’ı tartıya çıkarsak üçer kilo fazla çekerler.
Gülben Ergen’in kulağından bile altın fışkırıyor.
Hakkari’nin bütün altınları ailenin üzerinde sanki...
Abartılı bir şaşaa ve gösteriş.
Hiç değilse sahne tozu yutmuş Gülben tek bir broş takıp, zarif bir kolyeyle düğüne katılabilme cesaretini gösterebilseydi...
Düğünle ilgili ilginç bir detay daha var.
Yılmaz ve Mustafa evlenirken düğüne gazeteci alınmamıştı, her ikisi de kendi evlerinde düğün yapmışlardı.
İkisinin de düğününde sahneye sanatçı çıkmamıştı.
Erdoğan Ailesi tüm bu kuralları küçük kardeşin düğününde bozdu.
Gazeteciler de vardı düğünde, sahnede Mahsun Kırmızıgül de...
Hakkari altınlarını sergilemek için mi diye düşünmeden edemedim.