Beş yönetmenin Rahşan Affı’na tepkisi

(Peşinen söyleyeyim, Barda filmini izlemeye niyetliyseniz bu yazıyı okumayın. Çünkü filmin en önemli sahnelerinden birini anlatıyor.)

Barda filminin galasına giden herkes şiddet sahnelerinden söz ediyor.

Malum, film gerçek bir olaydan sinemaya uyarlandı.

Gerçek hayatta suçlular Rahşan Affı’yla serbest kalmıştı.

Filmin ise değişik bir yaklaşımı var.

Suçluların cezası hapishanede şişlenerek veriliyor.

İşin ilginci; filmde adaleti kendi imkanlarıyla sağlamaya çalışan bu beş mahkum, ekranlarda severek izlediğiniz dizi ve filmlerin yönetmenleri.

Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak, Selim Demirdelen, Cemal Şan ve Serdar Akar bardaki yedi gence işkence yapan ve tecavüz eden dört kişiyi şişleyerek cezalandırıyorlar.

Yani bir nevi, muhalif kimlikleriyle tanınan bu yönetmenler Rahşan Affı’na tepkilerini böyle gösteriyorlar.

AYIP!

Aykut Işıklar, Osman Yağmurdereli’nin rahatsızlığı ile ilgili bazı dedikodular olduğunu yazdı dün.

Çok ayıp etti.

Yağmurdereli’nin gördüğü kemoterapiler sonrası yaşadıklarını, aynı merkezde tedavi gördüğü İsmail Cem’in ölümüne nasıl üzüldüğünü, hatta tedavisi için harcadığı paranın ne kadar fazla olduğunu bile biliyorum.

"Bu hastalık yalan" diyen Aykut Işıklar umarım "Ama böyle dedikodular var" diye savunmaz kendini.

Duyduğumuz her dedikoduyu ne zamandan beri yazıyoruz?

Işıklar’ın Yağmurdereli’ye büyük bir özür borcu var.

Çöpler aynı poşette

Çevreyi korumak ve geri dönüşüm merkezlerine kolaylık sağlamak için gelişmiş ülkelerde insanlar çöplerini ayrıştırırlar.

Gazete ve dergiler bir poşette, şişeler bir başka poşette, geri kalan çöpler başka poşette.

Hatta renkli ve beyaz şişeler bile birbirinden ayrılır. Piller belli kutulara atılır.

Tüm bunlar için de ayrı ayrı toplama kutuları vardır.

Bizde ise tüm çöpler aynı poşete konur.

Çöpleri ayrıştırmak diye bir kültür yoktur.

Bir ara Şişe Cam, sokaklara koyduğu özel konteynırlarla şişeleri topluyordu. Herhalde kimse atmamış olacak ki, sonra bunlar da yok oldu.

Ama yapılmalı, en azından İstanbul’da pilot bölgeler seçilerek bu uygulama adım adım yaygınlaştırılmalı.

Mutlu olunacak kadınlar

Yeşim Salkım, İlker İnanoğlu’yla evlenmeden önce Red Room’da kırmızı koltuklar üzerinde pozlar verdiğinde; "Kaç aylık ömrü olur bu ilişkinin bilmiyorum ama keşke son dizisi Seher Vakti tutsaydı da, Yeşim Salkım’ın oyunculuğunu konuşuyor olsaydık" diye yazmıştım. Bir yıl sürdü ilişkileri.

4 Şubat 2006’da evlenen çift geçenlerde evlerini ayırdı ve boşanma kararı aldılar.

Yeşim Salkım’ın bu evliliğinden aklımda kalan en önemli şey ise, "Evlenilecek kadınlar vardır, eğlenilecek kadınlar vardır" sözü oldu. İnanoğlu’nun eski sevgilisi Güzide Duran’a ithafen söylemişti bunu.

Bir kez daha gördük ki, Yeşim Salkım yine çok erken konuşmuş.

Şimdi birileri kalkıp Yeşim için; "Evlenilecek kadınlar vardır, mutlu olunacak kadınlar vardır" dese haklı olmaz mı?.. Bu kadar çabanın bir karşılığı olacak ve Yeşim de mutluluğu sonunda yakalayacaktır ama önce erken konuşmamayı öğrenmeli.

Şiddete prim

Türkücü Alihan kanal kanal gezmeye başladı, her yerde haber, her yerde konuk... Çok başarılı olduğu için mi?

Hayır, sadece Ajdar’ı dövdüğü için... Yani şöhret olmak istiyorsanız birilerini dövün. Şöyle güzelce bir ağız burun kırın ki, ekranda baş köşeye kurulabilesiniz.

İki tane sıkın, reytinginiz yükselsin.

Hatta McDonalds bombalayın, "efsane" olun. Şiddetin bu kadar prim yaptığı başka bir ülke var mı?..
Yazarın Tüm Yazıları