Paylaş
Gala gecesinden filmin konusu, yönetmeni, senaryosu yerine kendisinin de içinde bulunduğu aşk üçgeninin (Beren Saat-Bülent İnal-Tuba Büyüküstün) öne çıkmasını “Zavallı bir durum” olarak değerlendiriyor.
Hollywood ve Londra olmak üzere dünyada da 3-5 galaya katıldığımdan, Emmy törenini izlediğimden biliyorum, sinema ve sanat dergileri dışında herkes filmden çok oyuncuların aşkları, giydikleri, kiminle galaya geldikleri, eski sevgililerle pişti olup olmadıklarıyla ilgilenir.
Bundan daha doğal da bir şey olamaz.
Çünkü o gala bir sinematek gösterimi değil, şovun en önemli parçası, gişeyi tetikleyen en önemli unsurdur.
“Gazetelerde tek kare fotoğrafı yok” dediğiniz filminizin yönetmeni Tomris Giritlioğlu bunları bilmez mi?
Bal gibi de bilir, hem de hepimizden daha iyi...
Bu haberlerin çıkmasını istemeseydi, Tuba Büyüküstün’ü galaya davet etmez olur biterdi...
Tuba Büyüküstün’le pişti haberinizi biz yapmasak, o gala sönük geçse, inanın Güz Sancısı filminin bu hafta sonu vizyona girdiğinden kimsenin haberi olmazdı.
Ayrıca günlük gazeteler ve ekleri sinema dergisi değildir, uzun uzun sinema eleştirileri ve söyleşilerin yapılacağı yerler başkadır.
Bakın bizim her hafta sonu yayınlanan Keyif ekimiz var.
Hiç böyle aşk-meşk işlerine girmez, ‘hardcore’ sinema-sanat-kitap ekidir.
Bugünkü sayısında da filmden en güzel kareyle siz kapaksınız, içerde Güz Sancısı’nın tanıtımı var.
Hatta İhsan Yılmaz’ın Güz Sancısı romanının yazarı Yılmaz Karakoyunlu’yla söyleşisi de yer alıyor.
Galadaki aşk-meşk işlerinden de hiç bahsetmiyor Keyif eki, madem gazetelerdeki haberler “zavallı”, size sadece bu eki okumanızı öneririm.
Ayrıca kendi adımıza, galaya gelene kadar Güz Sancısı’nın 4-5 ayrı haberini yaptık, setten gelen her fotoğrafla ilgili, bunların hiçbirinde de aşk-meşk işleri yoktu...
Galalar sinema tartışmalarının yapıldığı değil, tam aksine oyuncuların filmin önüne geçtiği yerlerdir.
Rollerdeki değil, gerçek hayattaki aşkların konuşulduğu gösterilerdir. Güz Sancısı’nda da böyle olmuştur.
Sezen Aksu’dan Türkiye Şarkıları’nın tam zamanı
Sezen Aksu’nun 2002 yılında verdiği Türkiye Şarkıları konserinin DVD kaydını dinledim geçenlerde...
Feriköy Vartanat Ermeni Kilisesi Korosu, Los Pasaros Sefaradis Musevi Müzik Topluluğu, İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ile Diyarbakır Çocuk Korosu’nun dahil olduğu 160 kililik bir orkestra ve koro grubu eşlik etmişti Sezen’e bu konserlerde.
Sefaradis Korosu’ndan ve Abdülkadir Meragi’den ilahiler, klasik ve halk müziğinden örnekler...
Sonra seyirciyle birlikte söylediği Yunanca, Rumca şarkılar...
Ermeni korosundan Sarı Gelin, türküye Sezen Aksu’nun Ermenice eşlik etmesi...
Sonra Sezen’in, “Ermenice söyledik memleket bölünmedi, Kürtçe söyleyince bölünecek mi bakalım” sözleriyle sahneye çıkan geleneksel kıyafetli Diyarbakır Çocuk Korosu...
Bitmedi, Türk Tasavvuf Müziği korosundan ‘salat–u selam’...
Sirtaki, zeybek, roman havası...
Tam Türkiye şarkıları yani...
Bu görüntülere tanık olduğumuz konserlerin üzerinden 5-6 sene geçti ve o konserlerin 4-5 saatlik DVD kayıtları arşivlerde duruyor.
Sezen’in arada bir hadi DVD’sini çıkarıp piyasaya sürelim deyip kolları sıvadığı ama sonrasında nedendir bilinmez vazgeçtiği bir proje bu...
Oysa tam zamanı şimdi bu DVD’nin...
Ermeni hassasiyetinin arttığı, özür tartışmalarının alıp başını gittiği, Gazze nedeniyle Yahudi düşmanlığının körüklendiği, pompalı tüfeklerle Kürt kökenli göstericilerin üzerine ateş açıldığı bir dönem bu...
Tam da bu şarkılara ihtiyacımız olduğu dönem.
Aksu’nun sadece müzikal olarak değil, tarihi bir sorumluluğu da var. O yüzden bu DVD’yi hemen çıkarmalı.
Ne zaman başımız ağrısa, oradaki güzellikleri dönüp dönüp seyretmemiz için...
Paylaş