Celal Şengör Hoca çok değerli bir bilimadamı, kendi adıma şu deprem polemiklerinde görüşlerine en değer verdiğim isimdir.
Her deprem sonrasında 40 kafadan ses çıkarken benim gözlerim her seferinde ne demiş acaba diye Celal Hoca’yı arar.
Geçenlerde Amerikalı bir bilimadamıyla Hülya Avşar aynı gün ve aynı saatte İTÜ’de bir konferansa katıldı...
Bilmadamını bir elin parmakları kadar, Avşar’ı ise yüzlerce kişinin dinlemesi üzerine Celal Hoca küplere bindi; "Öğrenci kalitesi düştü" diyerek üniversiteden ayrılmaya karar verdi.
Celal Hoca’nın tepkisi anlaşılabilir ancak doğru değil.
Hülya Avşar’ın Amerikalı bilimadamından fazla dinleyici toplamasından daha normal ne olabilir?..
Asıl bunun tam tersi olsaydı şaşırmamız gerekirdi.
Biri hayatın eğlenceli ve kolay tüketilen bir alanı, diğeri kafa ve emek isteyen bir yanı.
Hiçbir şekilde de kıyaslama yapılacak, yapıldığı takdirde de doğru sonuç alınacak bir durum değil.
Eminim Hülya Avşar’ı dinleyenler içinde, Amerikalı bilimadamının anlattığını da ilgiyle izleyecek öğrenciler vardı.
Ama tercih yapmak zorunda oldukları için kolay ve eğlenceli olanı seçtiler.
Bu dünyanın her yerinde de böyledir.
Götürelim bakalım hamile Angelina Jolie’yle bir bilimadamını Amerika’da bir üniversiteye ya da İngiltere’de bir kampüse hangisi daha çok ilgi görecek...
Bir yanda Angelina Jolie Brad Pitt’le ilişkisini, diğer yanda bilimadamı kuantum fiziğini anlatsın bakalım hangisi daha çok dinlenecek...
İTÜ Rektörü Faruk Karadoğan da benimle aynı görüşte...
"Einstein hayatta olsaydı ve Michael Jackson’la aynı saatte dünyanın en büyük üniversitelerinden birine konuk olsaydı, Jackson da Einstein’dan daha fazla ilgi toplardı" dedi.
Hatırlarsanız bu tür yanlış bir kıyaslamayı, 17 Aralık 2004’te de yapmıştık.
Semra Hanım’ın Sinem’i fırçalamasının, AB müzakereleri oylamasından daha çok izlenmesini içimize sindirememiştik.
Celal Hoca öğrenci kalitesinin düşmesine, bilgiye karşı olan ilgisizliğe tepki göstermekte haklıdır ancak yaptığı kıyaslama doğru değildir.
Umarım İTÜ’yü bırakma konusu sadece kızgınlık anında söylenmiş bir sözdür.
Star’ın yeniden doğuşu
Önceki akşam Maslak TİM’de Star’ın güzellik yarışmasıvardı.
Geçmiş yıllarda Cem Uzan’ın Shakira’yı çıkarıp göbek attığı, daha sonra TMSF’nin ağır havası altında iki yıl düzenlenen Türkiye Güzellik Yarışması birden eski havasını buldu.
Sosyetenin önde gelen isimleri, iş ve sanat dünyası kimi ararsanız gecedeydi.
Bu gecenin sıradan bir güzellik yarışmasının ötesinde bir anlamı var.
Görkemli bir organizasyon yapılması, Tarkan’ın çıkıp dört şarkı söylemesi, yarışmaya büyük önem verilmesi tek bir şeyi gösteriyor:
Star’ın yeniden doğuşunu...
Buraya yazıyorum, bu güzellik yarışması Star için milat olacaktır.
Kısa bir süre önce başlayan Popstar, bu milatın habercisiydi aslında.
Ratinglerde üst sıralarda yer alan Popstar’ın ardından iyi organize edilmiş bir güzellik yarışması geldi.
Kanalda uzun süre sonra ilk kez bir dizi tuttu.
Daha üç bölüm yayınlanmasına rağmen Yeşim Büber, Burak Hakkı ve Fikret Hakan’ın oynadığı Kaybolan Yıllar iyi bir dizi olduğunu gösterdi.
Şimdi Tarkan, çok özel bir projeyle hayranlarıyla Star ekranında buluşmaya hazırlanıyor.
Üç bölüm halinde ekrana gelecek programda Tarkan, Türk sanat müziği ve pop şarkıları seslendirecek.
Ekranda ilk kez gösterilecek filmler var.
Dün akşam yayınlanan (son anda değişiklik olmadıysa) I Robot bunlardan ilkiydi...
Star gündüz kuşağına da yatırım yapıyor.
Bu ay içinde Saba Tümer ve Pakize Suda kadın programına başlıyor.
Dolayısıyla pazartesi sadece güzellik yarışması izlemedik, bir kanalın yeniden doğuşuna da tanık olduk.
Yarın akşam Star’ın yeni yayın yönetmeni Fatih Ediboğlu’yla da Habertürk ekranında bunları konuşacağız zaten...
Beşiktaş ve G.Saray birleşecek
Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’le Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Polat’ın Papermoon yemeği konuşuluyor.
Konuşulur tabii...
Demirören "Galatasaray şampiyon olsun" derse, Polat "Kupayı Beşiktaş alsın" derse, bunun üzerine de oturup yemek yerlerse tabii ki öküz altında buzağı aranır.
Hele ki tüm bunlar hafta sonu oynanacak Beşiktaş-Galatasaray derbisinden önce olursa...
Şimdi tüm Fenerliler, Beşiktaş’ın Galatasaray’ı zorlamayacağını düşünüyor.
Haklılar da...
Adnan Polat ve Yıldırım Demirören ailece görüşebilir, yakın dost olabilir, sık sık yemek yiyebilirler ama bunu birbirlerini destekleyen açıklamalarla birlikte derbi öncesi yaparlarsa akıllara da bu sorular gelir.
Ne olurdu bu yemeği hafta sonu maç sonrasında yeselerdi.
Fenerliler de haklı olarak şimdi şu espriyi yapıyor:
Meğer Demirören ve Adnan Polat, Papermoon’daki yemekte iki kulübü birleştirme kararı almış.
Ancak yeni kulübün adı Beşiksaray mı olsun, Galatataş mı karar verememişler.
Bunu çözdükten sonra seneye tek takımla lige katılacaklarmış.