Nasıl sorsak acaba?

FIKRAYI biliyor musunuz?Demokrasinin zaman zaman kesintiye uğradığı bir ülkede yaşanıyor.

Askeri cuntanın lideri tıraş olurken, münasebetsiz Berber, ikide bir soruyor:

"Paşam, demokrasiye ne zaman geçiyoruz?"

Berberin nezaketi, ses tonuna yansısa da, Paşa’da çıt yok.

Duyulan makas sesi sadece.

Dükkándan ayrılacakları sırada, söz Paşa’ya geçiyor:

"Sen neden işine bakmıyorsun?

Sana ne demokrasiye ne zaman geçeceğimizden?"


Berber’in cevabı oldukça manidar:

"Paşam, benim derdim işim zaten...

Ne zaman demokrasiye geçeceğimizi sorunca, saçlarınız diken diken oluyor.

O zaman ben de saçlarınızı daha güzel tıraş edebiliyorum!"

* * *

İktidar ve basın ilişkisi her zaman sorunludur.

Basının toplumsal sorumluluk adına yaptıkları, çoğu zaman iktidarı rahatsız eder.

Zaman zaman, bazı meslektaşlarımızın ellerindeki gücü "kitle ikna silahı" gibi kullandıkları da olur.

Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin "olmazsa olmaz" prensibidir.

Demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargı mutlaka olacaktır.

Yanı sıra özgür bir basın da.

Batı’da, basın davalarına ait kararlarda, basın "demokrasinin bekçi köpeği" olarak nitelenir.

Azerbaycanlı dostlarımız alınmasın.

Batıdan doğuya gidildikçe, fark daha iyi anlaşılır.

Doksanlı yılların başında Bakü’deyim.

Azerbaycanlı ressam dostum Şahlar Abdullah’ın evinde televizyon izliyoruz.

Konuştukları dili oldukça iyi anlıyorum.

Ona rağmen, her haberin ardından, aslında ne anlatılmak istendiğini, o bize tekrar anlatıyor.

O yıllar, Azerbaycan’ın demokrasiden nasibini çok daha az aldığı yıllar.

İktidarın baskıları, ancak belirli şifreleri bilenlerin çözebileceği, yeni bir dil oluşturmuş!

Meslektaşlarımız çaresizler.

Meramlarını ancak böyle anlatabiliyorlar.

* * *

Enerji Bakanı Hilmi Güler’in, Botaş’a ilişkin sorulara verdiği cevabı okudum.

Sayın Bakan önce sorunun nasıl sorulacağını öğretiyor!

Yetmiyor; "Size bu soruları sorduranlar..." diye devam ediyor.

Son örnek olduğu için bunu veriyorum.

Aslında saymaya kalktığınızda, örnekler o kadar çok ki...

Demokrasilerde, iktidarın da, basının da olmazsa olmaz kuvvetlerden olduğunu, kuvvetler ayrılığı prensibinin kendisini, gerektiği gibi özümsemek zorundayız.

Yoksa...

Tembih ya da telkinlerle, şifrelerle dolu yeni bir dil öğrenmeye niyetimiz de, zamanımız da yok.

Ayrıca; bunun gereği de yok.
Yazarın Tüm Yazıları