Paylaş
Fenerbahçe, birçok Fenerbahçeli gibi benim de hayatımın merkezinde yer alır. Randevular, görüşmeler, dış ve iç geziler Fenerbahçe’nin maç takvimine ayarlıdır. Bir seferinde, Başbakan’ın İran gezisine çağrılmıştım, Tahran dönüşümüzün o hafta sonu oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray maçına yetişemeyeceği riskini göze alamadığım için geziden affımı istemiştim.
Son iki-üç yıl içinde Fenerbahçe, vaktimi daha da fazla işgal etmeye başladı. Fenerbahçe futbol takımı değil, spor kulübü. Türkiye’de sporun lokomotif gücü. Her alanda öyle başarılar elde etti ki, kadın ve erkek voleybol, kadın ve erkek basketbol maçlarını da izlemeye başladık. Takım sporlarının her dalında Avrupa’da şampiyonluğa oynayan Sarı-Lacivert ekiplerin heyecanı sardı içimizi.
Fenerbahçe, bu sezon tüm takım sporlarında şampiyon oldu, beşte beş yaptı.
Fenerbahçe’nin yarıştığı rakipleriyle arası ya açılıyor ya da rakiplerinin de çıtasını yukarı çekiyor. Örneğin, Galatasaray, kadın ve erkek basketbolunda bayağı önemli yatırım yapmaya başladı. Beşiktaş da o alanlarda kıpırdanıyor. Sonuç olarak, Türkiye’de sporun çıtası da yükseliyor.
Erkek milli basketbol takımının geçen yıl dünya ikincisi olmasının, kadın basketbol takımının birkaç gün önce Avrupa ikincisi olmasının, kadın voleybolunda Avrupa’da ve dünyada erişilen başarıların altında Fenerbahçe var.
Futbol stadı nasıl olur, nasıl yapılır başı Fenerbahçe çekti. Şimdi İstanbul Ataşehir’de muhteşem bir kapalı spor salonu inşaatı sonbaharda açılmayı bekliyor. Bolu Düzce’de Topuk Yaylası’nda çok önemli tesisler henüz açıldı.
Aziz Yıldırım’ın unutulmaz katkıları
Fenerbahçe’nin bu başarılarının altında, uzun bir altyapı çalışması, sabırlı bir inşa süreci ile bir ismin imzası yer alıyor: Aziz Yıldırım.
Kim ne derse desin, Aziz Yıldırım, şu anda ‘yargısız infaz’ ile ‘darağacında sallandırılmakta’ ise de Fenerbahçe’yi dünya markası haline getirmekte, milyonlarca insanın özgüvenini geliştirmekte olağanüstü ve eşsiz katkıların sahibidir.
Son günlerde merkezine Fenerbahçe futbol takımını alarak, Türkiye gündeminin en tepesine oturmuş ‘şike soruşturması’ nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, yukarıda ifade ettiğim gerçekleri ortadan kaldıramaz.
Fenerbahçelilerin, Aziz Yıldırım ismine duyduğu ve duyması gereken kadirşinaslığı da yok edemez.
Zaten bu yüzdendir ki, birçok Fenerbahçeli tam anlamıyla ‘şok’ta ve hatırı sayılır bir Fenerbahçeli kitle, olan-bitenin ‘Fenerbahçe’ ya da ‘Aziz Yıldırım’a yönelik çok yönlü bir komplo’ olduğu kuşkusunda.
Bir yandan da medya üzerinden bütün kamuoyuna yayılan ve Aziz Yıldırım’ın ismi üzerinde odaklanan dehşet öyküleri, yüz kızartıcı iddialar söz konusu. Polis, medyaya hayli cömert bir servis sunuyor. Hazırlık soruşturmasının gizliliğine uyan pek yok.
Amerikalıların ‘done is done’ dediği gibi, Fenerbahçe’ye yeterince tahribat şimdiden yapıldı. Aziz Yıldırım’ın ismi –iddialar doğru çıksa da çıkmasa da- öylesine tahrip oldu, hakkında öyle bir ‘algı’ oluşturuldu ki, geri dönüşü çok zor.
Adeta, mahkemelerin tutukluluk kararına hükmetmemesi, Aziz Yıldırım’ın temize çıkması bir ‘sürpriz’ olacak. Geri dönüşün ‘tsunami’ etkisi, Türkiye’yi öyle bir şiddetle sallayacak ki, daha şimdiden yani Aziz Yıldırım adliyeye bile sevk edilmeden damgalanmış durumda.
Sporda rekabetler çok keskin olduğu için, bazı isimlerin hızla ve kolaylıkla husumet hatta düşmanlık hedefi olması doğaldır. Aziz Yıldırım, Fenerbahçeli olmayanların çok büyük bölümü için böyle bir isim.
Bir yandan da “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” hesabı, çok somut belgeler, bulgular ve bilgilerden söz ediliyor ve ‘adalete güvenmek gerektiği’ vurgulanıyor. Aylardır süren izlemeden ve dinlemeden bu günlere gelindiği, konunun ‘çok ciddi’ olduğu söyleniyor ya da fısıltı gazetesinin muazzam tirajıyla yayılıyor.
Yapacak bir şey yok. Adaletin tecellisini bekleyeceğiz.
‘Adalet’e itiraz yok
‘Şike soruşturması’ delilleriyle, ortaya pisliklere dökecekse şayet, buna itiraz edecek hali de olmaz kimsenin. Fenerbahçelilerin de.
Türkiye’de spor, kısa vâdede çok ağır bir darbe aldı. Ancak, uzun vâdede ‘temiz toplum’ hedefiyle bağlantılı biçimde spor dünyasının –başta futbol- temizlenmesine de kimsenin itirazı olmaz. Fenerbahçelilerin hiç.
Yakın geçmişte son dakikada ellerinden kaçırdıkları iki futbol şampiyonluğunun, saha dışında tezgâhlandığından yani gadre uğradıklarından en ziyadesiyle müşteki olan Fenerbahçelilerdi. Fenerbahçelilerin, futbolda, sporda temizliğe itirazları olmaz. Olamaz.
Bu kez, -eğer iddialar gerçekse ve kanıtlanırsa- son şampiyonluklarının ellerinden alınması Fenerbahçelileri daha da kahreder. Ama itirazları olmaz. Olamaz.
Milyonlarca kişi yıl boyu defalarca yürek çarpıntısıyla kaç 90 dakika yaşadılar, her galibiyette (Süper Lig’in ikinci yarısında 17 maçta 16 kez, bir rekor!) nasıl coşkuyla sevindiler ve bu milyonların sevinçlerinin aslında bir aldatılmışlık sonucu elde edilmiş olduğunun hayal kırıklığını ve travmasını düşünebiliyor musunuz?
Alınteriyle, özveriyle koca bir sezon mücadele eden futbolcuların, kazandıklarının kendi emeklerinin eseri olmadığını öğrenmeleri halinde yaşayacakları travmayı tahayyül edebiliyor musunuz? Emeklerinin bizzat kendi yöneticileri tarafından çalındığını öğrenirlerse, neler hissederler?
Ya Türk futbolunun ‘ahlak anıtı’, Fenerbahçelilerin ‘kocaman gururu’, futbol takımının Teknik Direktörü Aykut Kocaman... İçinde kim bilir ne fırtınalar kopuyordur.
Tabii, bütün bunlar, yüz kızartıcı iddialar gerçek ise, doğru ise.
Büyük camiaların büyüklükleri, zafer anlarından çok, büyük kayıp dönemlerinde kendini ortaya koyar.
Fenerbahçe büyük bir camia ise bu dönemi kenetlenerek atlatacaktır.
Mutlaka atlatacaktır.
Çünkü, Fenerbahçe, büyük bir camiadır.
Çoklarının sandığından çok daha büyük...
Paylaş