Paylaş
Eh artık İzmir tam bir turizm destinasyonu oldu diyebiliriz... Gelenlerin bir kısmı otobüslere tıkılıp, koşa koşa gidiyorlar dünya tarihinin en eski şehirlerine. Efes’e, Bergama’ya; medeniyetin kaynağına hayran olmaya gidiyorlar.
Bir kısmı da yeni medeniyetleri keşfetmek için kendini Kordon’a atıyor.
Yavaş yavaş yürüyor sahilde. Farklı ne bulabilirim diye. Bilmiyorlar ki, kale duvarları gibi Kordon’a set çeken yeni medeniyetin simgesi dev binaların hemen ardında yayılıyor tarihinin tanığı eski “Punto Mahallesi”. Bir kısmı yıkılmış da olsa, hala daracık sokakları, cumbalı evleri ile eski Rum Mahallesi Punto hemen oracıkta. Arada kiliseleri, eski eğitim kurumları ile bekliyor turisti. Rue de Pera (Pera Caddesi/diğer eski adıyla Mesudiye Caddesi) bekliyor müşterilerini yavaş yavaş, salına salına Agora’ya kadar taşımak için. Ama bir tek işaret, bir tek yönlendirme yok ki buralarda. Bir tabela koymuşlar ‘Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ diye. Ama eskiye dönük bir tek hatırlatma yazısı, tarihe ışık tutacak bir belge görünürde değil. Eski ile ilgili satır yok. Turist neden gezsin ki, burada.. Yeniyi görmek için mi? Zaten burada da turist için bir düzenlemeyi, ne belediye, ne de mağaza sahipleri düşünmüyor.
Dünya’nın belli başlı turistik şehirlerinde sabah erkenden açar esnaf dükkanını. Etrafını bir güzel temizler ve bekler erkenden turisti. Tabii, turisti yönlendirenler de yol gösterirler buraya gitmeleri için. İzmir’in Arkeoloji Müzesi, Kültürparkı nerede? Diğer müzelerine nasıl gidilir? Var mı yol gösterenimiz?
Gidiş-dönüş yolu
Oysa gidiş-dönüş yolu misali; gidişler Pera’dan, dönüşler Kordon’dan yapılsa.
Alsancak’ın kalbinden ‘Sevgi Yolu’na doğru uzanır Pera. Saint Paul Kilisesi’ni sağınızdan selamlayıp, ilerlersiniz Kemeraltı’na doğru. Sağa sola saparsanız, Dome Kilisesi’ni, Hollandalı Denizcilerin Kilisesi’ni ve daha nicelerini görürsünüz. Biraz ilerde buyur eder sizi Kızlarağası Hanı, Hisar Cami, Başoturak Cami, Şadırvanaltı Cami, Kemeraltı Cami ve sonunda bana göre en güzeli Salepçioğlu Cami.. Aralarına serpiştirilmiş Sinagoglar. Yansıtır İzmir’in kültürünü turiste. Kalın kafalı Avrupalı’ya ince ince mesaj verir gibi:
“İnsanların bölünmeden de yaşamaları mümkün hep birlikte”.
Hemen üstünde Agora. İyon-Roma döneminin görkemli dev çarşısı ile buluşursunuz sonunda.
Birgün, Büyük İzmir Tiyatrosu’nda oturup İKSEV’in İzmir Festivali açılış galasını izlemeyi hayal ediyorum. Altımızda Agora ve Kemeraltı, seyredebilmek dünyanın en güzel gün batımlarından birini.. Oradan yavaşça süzülmek Konak Meydanı’na doğru ve dönüş yolunu tutturmak. 19. Yüzyıl Fransız Mimarisi’nin en güzel kanıtlarından biri Konak Pier’e bir selam verip eski limana ulaşmak. Tarihi pasaporta hayranlıkla bakıp Kordon’a doğru sıyrılmak..
Şehrimizin tren garları, Basmane ve Alsancak iki farklı kültürü yansıtır. Biri Alman Mimarisi’nin temsilcisi diğer ise, Fransız zarafetinin yansıtıcısı olarak yer alır. Ben bunlarla ilgili bir tabela göremedim ortalarda. Ama turistler ‘yarı medyum’ sayılırlar ya. Bilirler zaten onlar neyin ne olduğunu, yazmaya ne gerek var. Ayrıca, hepsi şakır şakır Türkçe okur yazar da zaten.. Ne de olsa tüm yönlendirme tabelaları ana dilimizde. Ne lüzum var başka bir dile.. İşte, İzmir böyle bir turizm destinasyonu. Aslında içinde daha sayamadığım binbir güzelliği taşıyor. Ama hepsi bir
köşeye saklanmış, üstü örtülmüş, arada kalmış ve en acısı unutulmuş bir yerlerde. Hedef turizm ise, gereğinin yapılması hepimizin görevi. Hükümetle, belediyelerle, derneklerimizle ve en önemlisi vatandaşla bunu yapabiliriz. Yoksa herkes bir başkasından bekler durur.
Su akar, gemi gelir, turist geçer, İzmirli de bakar da bakar..
Paylaş