Paylaş
Kordon İşadamları Derneği hafta içi saat 20.00, hafta sonu 19.00’dan sabahın erken saatlerine kadar kapatılan Kordon’un tek yönlü olarak trafiğe açılmasını istedi.
Akşam saatlerinde Kordon’da trafik akışı durduğu zaman caddeye bir huzur ve sessizlik hakim oluyor. Yayalar için daha rahat yürüme imkanı doğarken, restoran müşterilerinin de geçen arabalardan kalkan toz ve egzoz dumanını yutması nisbeten azalıyor. Diğer zamanlarda ise tam bir keşmekeşlik. Kaldırımlar araç park yeri gibi, hatta bazı kendini bilmezler dik olarak çimlerin üstüne kadar park ediyor araçları. Çimin üstünden tur atan bile var... Eğer önemli bir yetkili o gün Kordon’a gelmeyecekse; trafik ve zabıtanın çekicileri piyasa yapmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Ama eğer gündemde bir belediye başkanı veya Vali Bey’in ziyareti varsa hummalı bir temizlik operasyonu başlatılıyor.
Şimdi trafiğin tek yön olarak açılması isteniyor. Bu uygulamanın Türkçe meali; “Kaldırımlara park edilen araçlar yetmedi, bir de yolun kenarına tek sıra ile park edelim” olacaktır. Araç geçişi de tek sıra halinde yapılır olur biter. Yani Kordon otoparka çevirilecek...
Ne olacak bu esnafın hali diyebilirsiniz. İyi de burada bulunan yaklaşık 450 işyeri var. Peki Kordon’da ikamet eden yaklaşık 10 bin kişinin hali ne olacak. Bunu düşünen yok mu?
Dükkanların içi boş, genelde müşteri dışarıda oturuyor. Fakat kiracılar dükkana para ödüyor. Kış aylarında birkaç restorandan başka içerisini dolduran işyeri yok... Kordon’daki mekanlar kış aylarında dışarısının da cam ile kapanması talebi ile geliyor. Yani sokağa dükkan yapalım der gibi birşey. Tabii üstü ve yanı kapalı olursa aslında sigara yasakları nedeniyle müşteri dışarıda da oturmaz. Zira böyle bir yapılaşma sigara yasağı kapsamına giriyor.
İşyeri sahipleri yeteri kadar kazanamamaktan şikayetçi. Bu nedenle sık sık el değiştiren, kapanıp açılan restoranlar, cafeler görüyoruz... Evet burada bir sıkıntı var, ama bu sıkıntıyı aşarken İzmir’in gözbebeği Kordon’u kanun tanımaz ve yaşanılmaz biryer haline getirmeye de kimsenin hakkı yok.
Çeşme ve Alaçatı daha fazla özen istiyor
Türkiye’nin en gözde tatil merkezlerinden biri Çeşme-Alaçatı. En güzel, en pahalı, en moda, en çok talep gören diyerek listeyi uzatabiliriz. Temmuz ayı biterken yine o eski hastalıklar başladı. Altyapı yetersizliği nedeniyle dolan fosseptikler mahalleleri kokutuyor. Kanalizasyon sistemi kuruldu, fakat bağlanan veya bağlanabilen evlerin sayısı ortada. Kanalizasyondan da çok temiz kokular geldiğini söyleyemeyeceğim...
Emniyet bakımından ise büyük bir açık var. Bu kadar gözde bir tatil merkezi için maalesef kadrolar yetersiz kalıyor. Hırsızlar cirit atıyor, evlerin ve sitelerin birçoğu kendi güvenlik sistemlerini devreye soktu. Buna rağmen caydırıcılık olmadığı gibi, hırsızlıklar da devam ediyor. Trafik terörü başka bir dert. Sadece birkaç caddede radar ile hız kontrolü yapılarak önlenmesine imkan yok...
Telefon sistemi birçok yerde çalışmıyor. Tabii neden yine altyapı. Allahtan cep telefonları var... Sezonun kısa olması nedeniyle tam bir vur-kaç taktiği uygulanıyor. Yatırımlar birkaç ayda paraya dönüştürülmeye çalışılıyor. Tabii böyle olunca da kontrol zorlaşırken, denetimsizlik artıyor.
Çeşme-Alaçatı konsepti ile turizmde bir marka yaratıldı. Bugüne kadar şahit olduğumuz gelişme bu konuda başarılı olunduğu. Fakat alınan tedbirlerin yetersizliği nedeniyle sıkıntı katlanarak büyüyor. Bu sıkıntıları aşmanın tek sorumluğu yerel yönetimlerin sırtına da bırakılmamalı. Devletin ilgili birimleri de burada kendilerine düşen desteği vermeli. Dünyanın sayılı tatil cennetlerinden biri olabilecek Çeşme ve Alaçatı için biraz daha özen göstermemiz gerekmez mi?
Paylaş