Paylaş
Şimdi deniz kaçtı.
Yerini uçsuz bucaksız bir yeşillik aldı.
Deniz dolduruldu, uzaklara itildi. Şimdi fırtına kopsa Kordon’daki restoranlarda oturanlar umursamıyor. Artık denizin yerini Kordon Kanunları almış.
Ama bunlar kanunsuz kanunlar...
Yetkililer Kordon’da iki metre branda için kavga ediyor. Diğer tarafta isteyen istediğini yapıyor. Her şey mobil sistem üzerine kurulmuş. Yani kaydırılabilir, genişletilir, büyütülür ve ilave edilir cinsinden. Özellikle hafta sonuna doğru başka bir yoğunluk yaşanıyor. Tabii buna paralel olarak da kendilerine ayrılmış alanların dışına taşıyor restoranlar.
Kordon akşam altıdan sonra günbatımının yaklaşması ile yaşamaya başlıyor. Yetkililer aynı saatte paydos ediyorlar...
Araçlar ise tam bir usulsuzlük içinde ya kapanın elinde kalıyor ‘valet parkı’ adı altında ya da kaldırımları, yolları işgal ediyor.
Arada bir çekici plakaları okuyarak geçiyor. Bazen de sahipsiz birkaç arabayı kapıp kaçırıyor. Teşrifatçı valete verdiyseniz arabanızı, bir tur attırıp geri geliyor çekici yavaş yavaş uzaklaşırken. Tabii aynı noktaya tekrar park edilmek üzere.
Bazen görevli polis memurları sıra cezası yazmaya başıyor. Adamınız varsa hemen araç yine tura çıkıyor, görevli memur ilerleyinceye kadar. Arada üç beş tane genelde şehir dışından gelmiş birkaç kişi alıyor cezayı.
Ama burada kabahat ne aracını yasa dışı park etmeye çalışanda ne de bunu valet sistemi ile tur attıran da...
Kordon, İzmir’in en büyük cazibe merkezi. Buraya geniş bir kitlenin özel araçları ile geleceğini öngören yetkililerin park problemine önlem alması gerekir.
Cumartesi akşamı yürümeye çalışalım Kordon’un restoran bölümlerinde... Bir tarafta yola doğru genişleyen masalar, bir tarafta sıkışık düzende arabalar arısında ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Bir de sizi içeri çekmeye çalışan çığırtkanlar...
İnsanlar haklı; buraya eğlenmeye, hava almaya gelmişler. Ama omuz omuza açık havada, havasızlık çekiyorlar neredeyse...
Geçmişte Kordon yaz aylarında belirli saatler arasında bazen Gündoğdu Meydanı’ndan, bazen de Liman Bölgesi’nden itibaren araç trafiğine kapatılırdı. Yayaların daha rahat yürümesi ve özellikle Kordon’a nefes almaya gelenlerin daha keyifli saatler geçirmesi için yapılırdı bu kısıtlama. Bu uygulama neden kalktı veya neden tekrar uygulanmıyor sorgulamak lazım. Mevcut araç yoğunluğunun azalmasında yetkililere büyük yardımı olur. At arabası faytonlar ise başka bir dünya.
Gece yarısından sonra ise bambaşka bir görüntü var Kordon’da. Midyecisi, kokoreççisi, ne kadar seyyar satıcı varsa doluşuyor Kordon’a.
Tam bir açıkhava lokantası.
Ne bulursan en sıhhi! koşullarda sunuluyor halkımıza...
Tam uyumlu AB standartlarına..
Tabii bir tek yetkili yok, “Vatandaş ne yapıyorsun sen burada?” diyecek.
Denize doğru yaklaştıkça karşımıza çıkan ise bambaşka bir manzara.
Çimene yayılmanın tam uygulaması yapılıyor. Fakat maalesef bu yayılmanın getirdiği kirliliği ancak ertesi sabah görebiliyorsunuz.
Cumartesi, pazar sabahı yürümenizi isterim Kordon’da. Tam bir çöp yuvası, sanki çöplükte yürüyorsunuz. Yemek artıkları, kırık şişeler, etrafa saçılmış kağıtlar...
Hava almaya gelmek hakları olduğu kadar, burayı kirletmemek de halkımızın görevi. Ama bu görevi kendilerine hatırlatacak tek bir yetkili yok ki gecenin ilerleyen saatlerinde. Bu arada çöp tenekeleri de tıklım tıklım dolu, taşmış. Sorumlu vatandaş atmış çöpünü belirtilen noktaya. Ama ya kovalar yetersiz ya da temizlenmemiş.
Sözün kısası bir zamanlar Kordon Kanunları vardı.
Şimdi Kanunsuz Kordon Kanunları var..
Demokratik hak ve hukuk çerçevesi içinde özgürlüklerimizi kısıtlamayalım, ama ben yaptım oldu kuralları ile sadece bir kaos yaratma yolunda ilerleriz. Yaşadığımız çevremize göstereceğimiz saygı, kendimize gösterdiğimiz önem ve saygının bir aynasıdır.
İzmir’in gözbebeği, simgesi Kordon’u düzeltmek, düzenlemek; şehrimize, evimize ve kendimize gösterdiğimiz saygının yansıması olmalı.
İzmirli’ye de bu yakışır.
Paylaş