Biri Gerets, diğeri de Daum. Gerets takımına oyuncu kazandırmak istiyor. Alt yapıdan oyuncu izliyor, alıyor. Daum’un niyeti oyuncu değil, maç kazanmak. 3. şampiyonluğu alayım, gerisi önemli değil diyor.
KISMETLER hep berbat iklim koşullarında gelir. F.Bahçe soğuk bir havada oynadığı Rize maçında 2 puan bıraktı. Üstelik kötü oynayarak, üstelik Rizespor’a bedava verdiği Fahri’nin güzel futbolunu izleyerek.
İkinci yarı başladı, artık işler değişti, Malatya’nın durumu kritik, Rize’nin durumu kritik. Onların umurunda mı şampiyonluk? Can derdindeler. G.Saray maçında Malatya 2-3 tane de gol kaçırdı oyunun başında. Sonra G.Saray’ın golü geldi. Kırılma noktası Hasan Şaş’ın direkten dönen topuydu. Maç orada döndü sanki.
G.Saray stresli
Şimdi gelelim G.Saray ile Gerets’e ve Gerets’i Daum’dan ayıran özelliklere. Sürekli geriden gelmek G.Saray’a stres yüklüyor. Örneğin Malatya maçı. "Aman bu maçı kazanalım" diye düşünürlerken, güçlü ve iyi oynayan bir Malatya buldular karşılarında.
Puan kaybedilir, iyi ya da kötü de oynayabilir bir takım. Ama ben Malatya maçında oynayan Ferhat ve Aydın gibi genç futbolcuyu beğendim. İkisi de ne yapacaklarını, nerede duracaklarını iyi biliyorlar.
İşte Daum ile Gerets arasındaki fark burada.
Ümit Milli Takım Kaptanı Mahmut Hanefi, Fenerbahçe’de 2.5 yılda 2.5 maç oynamadı. Ama diğer yanda Gerets A Milli Takım Kaptanı Hakan Şükür’ü yedekte bekletip gencecik Aydın’ı sahaya sürdü.
Daum, görmüyor genç oyuncularını. Bu futbolcular var mı, yok mu hiç farkında değil. Geldiği günden bu yana hiç şans vermiyor onlara. Hazırlamak için hiç çaba göstermiyor. Genç oyuncular için hafta arası maçı bile yapmıyor. Oysa bu futbolcuların hazır olması lazım.
Yıllarca futbol oynadım, bilirim. Antrenmanda herkes kaytarır ama maçta kaytaramazsın. Antrenmanda yavaş depar atar, daha yavaş hareket edersin. Ama maçta mecbursun her şeyi hızlı yapmaya. Çünkü seyirci var tribünde izliyor seni. Ama Daum düşünmüyor bunları.
Gerets ise tam tersi. 2.5 milyon dolara alınan Heinz diye bir oyuncu var, attı kenara onu. Hakan Şükür’ü oynatabilirdi, ama oynatmadı. Onun yerine Aydın’ı koydu takıma.
İki teknik adam arasındaki en belirgin fark bu. Biri takımına oyuncu kazandırmak istiyor. Alt yapıdan oyuncu izliyor, alıyor. Bunda elbette maddi sıkıntının da rolü var. Çünkü Gerets’in hazır, iyi oyuncu alma lüksü yok.
Daum kazandırmıyor
Tamam, Fenerbahçe’de para var belki ama bu paraya daha temel yerlere oyuncu alınır. Takımdaki bazı mevkilerde de genç ve yetenekli Türk oyuncular için yer açılır. Ama Daum’un niyeti oyuncu kazandırmak değil, maç kazanmak. Üçüncü şampiyonluğu alayım, iyi oynamışım, kötü oynamışım önemli değil diyor. Zaten başkanın da iyi futbol gibi düşüncesi yok. Onu da şampiyonluk ilgilendiriyor.
Daum, ara sıra çıkıyor kötü sonuçlarda futbolcuları suçluyor. Fenerbahçe’de buna razı devam ediyorlar.
F.Bahçe’de 3 sorun
FENERBAHÇE’nin durumu kritik. Rize beraberliği herkesi rahatsız etti. Üstelik Türkiye Kupası’nda da bir üst turu zora soktular.
Peki hataları ne Fenerbahçe’nin?
Önce görünen, bilinen hatalardan başlayalım. Daum, Deniz’i -Kayseri’deki kupa maçında da, Rize maçında da- sol kanatta oynattı. Orası Deniz’e ters geliyor. Gelmesi de normal, Deniz ön libero oynayan bir oyuncu. Belki sağ kanatta oynatabilirsiniz ama sol kanatta oynamaz.
Soldaki aksaklık
Sol kanattaki bu aksaklık sadece Deniz’i değil, Tuncay’ı etkiliyor. Çünkü Tuncay ile ters geldiler birbirlerine. Tuncay etkilenirse bu tüm takıma da yayılıyor. Oysa Ümit Özat ile Tuncay çok iyi anlaşıyorlardı orada.
Birinci sorun bu.
İkincisi, yedek oyuncular. Deyim yerindeyse, Daum o oyuncuları adam yerine koymuyor. Zaten bunu kendisi de açıklıyor. Bu oyuncular ağzıyla kuş tutsa da bir şey ifade etmiyor onun için.
Bu hem Daum, hem de Fenerbahçe için yanlış. Bu iki hata bariz.
Ama her şeye rağmen çözüm bulunabilecek sorun bunlar. Nitekim Daum, Rize maçının ikinci yarısında Ümit’i sola aldı sorun çözüldü. Ama F.Bahçe’yi bekleyen asıl tehlike, futbolcuların gösterdiği performans. Takımda enerjinin, oynama isteği ve iştahının olmaması.
Bakın ataklara, kaleye şut yok, organize bir tek atak yok, dahası iştah ve istek yok. Fenerbahçe büyük takımsa bir kişinin eksik oynamasını kapaması lazım. Fenerbahçe ile oynayan takımlar F.Bahçe’yi durdurmaya çalışırdı. Oysa buna gerek yok. Fenerbahçe kendi kendine duruyor.
Çünkü Alex ve Anelka dışında diğer takımlardaki rakiplerinden daha üstün, daha yetenekli oyuncu yok F.Bahçe’de. Ama futbolcuların hepsi başka bir havada.
Daum’u suçluyoruz tamam ama futbolcuların da biraz koşması lazım.
Fenerbahçe’ye çözüm
FUTBOLCUNUN kafası değişmeli. Her maçı ciddiye alıp iştahlı oynamalı. Her maçta duran toptan gol atılmaz.
Alex.. Büyük yetenek tamam ama 90 dakika boyunca sadece bir top ortalıyor bir korner atıyor o kadar.
Anelka.. Sanki başka bir takımla anlaşmış sezon sonunda gidecekmiş gibi oynuyor. Hoş, F.Bahçe’nin diğer oyuncuları da onu anlamıyor. Bir bağlantıları yok birbirleriyle. İstediği topu alamıyor ama, ben idare edeyim, sezon sonunda giderim diyor. Anelka gitmeli mi hayır. Avrupa’da, Türkiye’de bir güç Anelka. Ama bu gücü kullanmak önemli.
Daum, rekabete sokacak oyuncum yok diyor. Oysa rekabete girecek oyuncuları Daum’un hazırlaması lazım. Ama onun da bu meziyeti yok.
İyi futbolcu kötü yönetim
BEŞİKTAŞSergen’i kazanacak bir. Sergen ile Tümer’i aynı anda oynatacak iki.
Geride Mustafa Doğan’ı oynatacak üç.. Evet savunmada M.Doğan oynamalı. Çünkü dengeli ve sert bir oyuncu. Ama Mustafa Doğan’ı savunmada Çağdaş ile değil, İbrahim Toraman ile oynatacak. Ve mutlaka İbrahim Akın da olacak takımda.
Sonra.. Sonra Kleberson’a çare bulacak. Bu oyuncu sezonun başında mükemmel oynuyordu. Şimdi farklı, sanki boşvermiş gibi.
Burada yöneticilere de iş düşüyor elbette. Tigana futbolculuğunda yıldız değil iyi oyuncuydu. Onun Kleberson’u yüceltmesi lazım. Ama sanırım onun da ilgisi, iyi diyaloğu yok futbolcularla. Kulüplerimizde en büyük sorun bu. Transfer ettiğimiz iyi oyuncuları da kötü yönetiyoruz.
Yattara gibisi yok
TRABZON’da Fatih gibi bir oyuncu var. Her şeyiyle mükemmel bir golcü. Ama bir de Yattara diye bir adam var. Birebirde oyuncu geçiyor. G.Saray’da, F.Bahçe’de, Beşiktaş’ta böyle bir oyuncu yok. Top ayağına geldiğinde Trabzon seyircisi ayağa kalkıyor. Ne isterse yapıyor sahada. Trabzon’un farkı bu iki oyuncu, bir de Gökdeniz gelirse daha iyi olur.
Çupi ve basın tribünü
ŞÜKRÜ Saraçoğlu Stadı’nın basın tribününe İslam Çupi adı verildi. Çupi çok iyi arkadaşımdı. Çapa’da futbol oynamış, futbolu iyi bilen ve edebiyatla spor yazısını harmanlayan çok iyi bir yazardı. İtalya’da oynadığım dönemde hep mektuplaşırdık. Dürüst, iyiye iyi, kötüye, kötü diyen bir Fenerbahçeli’ydi.
Ama bana sorarsanız, basın tribününe ismi verilecek başka yazarlar da vardı. Biri Samim Var. Fenerbahçe’de futbol oynamış, forma giymiş sonra da spor yazarlığı yapmış bir isimdi. Sonra Namık Sevik..
Gazetelere spor servisini sevdiren basının babası. Bunlar dururken İslam Çupi’nin isminin tribüne verilmesi bana garip geldi. Bence biraz daha düşünülmesi gerekirdi. Belki de yönetim bu isimleri tanımıyor, en azından birilerine sorsalardı.