Paylaş
Uluslararası Mevlana Vakfının düzenlediği, Uluslararası Sevgi ve Barış Yürüyüşüne katıldıktan sonra kendi içimde, pek çok farkındalıklar yaşadım.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve eşlik eden 500 kişilik aileleri ile beraber Ulemalar, Belh’ten Anadolu’ya göç etmeleri ile beraber, ilimlerini ve bilgeliklerini bu topraklarla paylaşmıştır.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin sayesinde tasavvuff, mevlevilik ve sufilik ismi ile hoşgörü ve sevgi makamının bilgeliği tüm Dünya’ya yayılmış.
Bu yüzden Uluslararası Sevgi ve Barış Yürüyüşünü tüm Dünya’ya duyurmalı, bu toprakların değerlerine sahip çıkmalıyız.
Türkiye’nin her bir yanı saymakla bitmeyecek kadar çok değerler ve hazineler ile dolu...
Başka ülkelerde bir taş parçasını bile turistik gezi merkezine dönüştürüyorlar. Bir caddede birkaç kostüm giyerek, festival yapıyoruz adı altında bütün Dünya insanlarını kendilerine çekiyorlar.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi bu ülkenin aydınlık yüzlerinden, sevgi güneşlerinden birine bile başka ülkelerden insanların değil, bizim kendi insanlarımızın sahip çıkmadığını hatta tam tersine hoş görmediklerini fark ettim ve gördüm...
İşte bu ya, sen Dünya’ya hoşgörüyü öğret, lakin senin kendi ülkenden insanlar seni yargılayacak yer arasınlar.
Mesnevi’nin içinde ki bazı bölümler için, olumsuz yorumlar yapanlara şunu söylemek istiyorum. Mesnevi o zamanın illim dili aynı zamanda bir şiir dili olan farsça yazılmış, sonuç olarak şiir kıvamında olduğu için de insanlar kendi anladıkları şekilde meal edebiliyorlar.
O yüzden Uluslararası Mevlana Vakfının onayının olduğu bir Mevlevi dedesi olan Sayın Hüseyin Top beyefendinin Mesnevi meallerini okumanızı tavsiye ediyorum.
Mevlana’nın 22. nesil torunu Sayın Esin Çelebi Bayru hanımefendiden öğrendiğim kadarı ile Hüseyin bey, Esin Hanımın babası, zamanın Makam Çelebisi ile birebir yetişmiş bir mevlevi üstadı.
Bazı kitapları meal etmek için sadece o dili bilmek veya dini bilgiye sahip olmak yetmeyebilir. Önemli olan derinliğini ve bakış açısına sahip olmaktır.
Spiritüel, metafizik ve kişisel gelişim tekniklerinde sözlü veya yazılı çevirileri yapacak kişiler için, o alanın bakış açısına haiz kişilerin yapması özellikle tercih edilir.
Benim İngiltere’de okuduğum dönemde Mevlana dediğim anda herkesin gözleri sevgi ile bakmaya ve saygı uyandıran bir duruşa geçmeye başlıyordu.
Bu sene ki Uluslararası Sevgi ve Barış yürüyüşünde gençler, devlet büyükleri, mevlevi dedeler ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ‘nin ailesi ile beraber yürürken, bu yürüyüşte bütün dünya olmalı, şu an burada milyonlarca insan sevgi ve barış için, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin yolundan yürümeliler dedim...
Tabii böyle konulardan bahsedildiği zaman herkes devlet şöyle yapmalı, devlet böyle yapmalı der. Herşeyi de devletten beklemek bence yanlış bir bakış açısı. Toplumsal birlik, barış, farkındalık olmalı...
Bir ülkenin devleti de, yöneticileri de o ülkede yaşayan insanların bilinç altlarının ve kolektif bilinçlerinin yansımasıdır.
İlk önce kendi içimizde sevgi ve barış içinde olmalı ve hoşgörü ile ışıklarımızı daha çok parlatmalıyız. Kendi ülkemizin olumsuz yanlarına değil olumlu yanlarına odaklanmalıyız.
Unutmayın hayatta neye odaklanırsanız ve neye inanırsanız o daha çok büyür ve gelişir.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî olduğu dönemde savaşlar, yokluk, hastalıklar, yetersiz koşullar, isyanlar, istilalar, teknoloji ve bilimin olmadığı, kapkaranlık, ölümün kol gezdiği bir dönemde, “Karanlık, karanlık, çok karanlık, daha da karanlık olacak” diye bağırmamış. Işığa, sevgiye, barışa, hoşgörüye, aşkın derinliğine, birliğe ve bilincimizin çok ötesinde bir mutluluğa odaklanmıştır.
Kendi ölümü için bile ‘Düğün gecem’ diyen bir insan... Ölümünün bile kutlanmasını istemiş, ölüceği için bile mutluluk ve huzur duymuş. Bu yüce bilincin karşısında bana ancak saygı ile eğilmek düşer.
Lakin bunu yazarken bile onun önünde eğilmemi istemeyeceğini, düşünmemi sağlayan bu sevgi üstadı için ne yazılsa az, ne söylense boş...
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ‘nin 22. nesil torunu Esin Çelebi Bayru hanımefendi ile tanıştığım zaman anladım ki bu bilgeliğin ve içsel derinliğin 800 yıldan bu yana gelmiş olması ne kadar gerçek bir öğreti olduğunu gösteriyor...
Yazımı da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ‘nin bir sözü ile bitirmek istiyorum;
Karanlıklara bakma, aydınlıklar var. Ümitsizliğe kapılma, ümitler var...
Sevginin kaynağının gücü sizinle olsun...
Sizi seven bir Can...
Paylaş