Paylaş
Yaşamın içinde insanların birçok üniversiteden mezun olmalarına, hatta profesör olmalarına rağmen birbirlerine tamamen tezat görüşleri savunduklarını görebiliyoruz. Herkes kendi doğrusunun en doğru olduğunu büyük bir hararet ile paylaşıyor ve gerektiği yerde bunun adına öfkeleniyor.
Çok okumuş birçok insan, tabi burada ne okumuş olduğu da ayrı bir konu, kendinden farklı olan birçok insanı aşağılıyor, dışlıyor, yargılıyor ve hatta var olmaması gerektiğini savunabiliyor. Bu insanlar savundukları gerçekliğin içinde büyümüş, ailesinden onun doğru olduğunu görmüş ve aidiyet duygusunu tamamen o gerçekliğe bağlamış bilinçlerdir. İnsanları aidiyet duygusu geliştirdikleri ve kabul edildikleri alanlardan çıkarmak neredeyse imkansız gibi bir şey.
Bir de bu insanlar o bilinç alanında bir üstad olarak kabul edilmiş ve üstüne yaşamının geçimini de buradan sağlıyorsa, artık elde etmiş olduğu bu gücü korumak adına herkese herşi söylemeye ve herkese herşeyi yapmaya başlayabilir.
Genel olarak, tarih boyunca bütün öğretilerin, toplulukların başlarındaki insanların acımasızca yaptıkları ve yapmakta oldukları budur.
Çoğu insan aslında ruhen kendisine çok ters olmasına, hatta içsel olarak tamamen karşı olmasına rağmen, menfaatleri adına ve kabul gördüğü alan uğruna birlik bilincini hiçe sayıyor.
Bu yazdıklarım, bu insanları içsel olarak rahatsız edeceği için, iç benliklerini en karanlık ve kendisinin bile ulaşamayacağı bir yere saklıyor, kilitliyor ve onunla ilgili tamamen kendilerini hissizleştiriyorlar.
Japonya’da yaşayan bir üstada göre asıl doğru onun doğrusu, Meksika’da yaşayan bir üstada göre asıl doğru onun, Afrika’da yaşayana göre ise asıl doğru onun doğrusu. Vatikan’da yaşayan bir üstada göre asıl gerçeklik onun, Avusturalya’da yaşayan bir üstada göre de asıl ve tek gerçek onunki.
Ve hepsine göre, bir gün herkes kendilerinin ve çevrelerinin inandığı doğruya gelecek ve bütün dünya tek olarak onların doğrusunu yaşayacak. Hepsine göre diğer öğreti ve doğrular aslında yanlış yoldalar. Hepsine göre en iyi yere gidecek olan ve inandıkları yüce kaynağın istediğini yapan onlar.
Sonuç olarak, bütün bu insanların bu noktalara gelmesinin arkasında binlerce yıllık savaşların içinde oluşan, insanların kolektif bilgilerinden aktarılmış ve her bir öğreti için birkaç üniversitenin kütüphanelerini dolduracak kadar bilgiler var. Ve hepsi de kendini yüceltiyor ve tek doğru sayıyor.
Yaşadığımız bu dönemde teknoloji, hızlı iletişim ve uzay çağı ile beraber, aslında tarih boyunca gelmiş olan bütün yücelerin ne demek istediğini çok daha iyi görmeye başlıyoruz.
İnsanın ne kadar sonsuz ve özel bir varlık olduğunu, ruhun varlığını, saflığını ve ölümsüzlüğünü, insan beyninin sınırsız gücünü, tek bir hücremizin yaratabildiği mucizeleri, evrende yalnız olmadığımızı, dünyanın içinde biz yeni evrimleşen insanların başlangıcını ve ilerleyen sürecini, aslında hepimizin bir bütün olduğumuzu ve en en önemlisi birlik olup sevgide birleştiğimizde gerçekliğin ortaya çıkacağını çok daha net görüyoruz.
Bizi birlikten ve birbirimizi yargılamadan kabul ederek sevmekten alı koyan herşeyin altında çok derin bir korkunun yattığına inanıyorum.
Bu korkunun şifalanması için hepimiz farkındalığımızı yükseltmeli ve birbirimize karşı olan bütün yargılarımızdan özgürleşmeliyiz.
Her geçen gün tasavvuf öğretisini daha fazla öğrendikçe, müslümanlığın özüne, güzelliğine çok daha fazla aşık oluyorum.
Hıristiyanlığın, Museviliğin, Budizmin ve hatta dinsiz olan ama sevgiye inanan herkesin özüne de aşığım.
Hiçbir şeye inanmayan ama insani değerlere saygı duyan, insan haklarını savunan, bilimi savunan, evrimleşmeyi savununların da özüne aşığım.
Bütün herşeye karşı olan, öfkeli olan ama sokaktaki bir patinin mutluluğu için canla başla çalışan insanın da özüne aşığım.
Lakin çok eğitimli, çok okumuş, kendi alanında üstad olmuş, önünde eğilinen, güce hakim olan ve kendi bakış açısına ters diğer insanların olmaması gerektiğine inanan kişilerin gerçek anlamda tehlikeli olduğuna inanıyorum.
Biliyorsunuz Hitler ve onun gibi tarih boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden olan bilinç bu bilinçtir. Kendisinin tek doğru olduğuna ve diğerlerinin olmamasına inanan eğitimli, güçlü kişiler.
Bunun çok tehlikeli olduğuna inanıyor ve hepinizi bunun ile ilgili farkındalık için tüm yargılarınızla ilgili bir kaç kere içsel olarak bakmaya davet ediyorum.
Peki bizim yapmamız gereken nedir?
Sevgide kalmak, sevgiden hareket etmek ve bu insanlara da sevgi ile bakmak.
Unutmayın Gandhi gibi büyük bir lider Hindistan’ı savaşarak değil, sevgi içinde ve farkındalıkta kalarak geri kazandı.
Sevginin kaynağının gücü, lütfen gerçek sevginin gücü ile birlik içinde olmamızı sağla...
Sizi seven bir Can...
Paylaş