Paylaş
Proust yaşamınızı değiştirecek
Alain de Botton’un sorduğu ‘Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir?’ sorusunu hatırlıyorsunuzdur. Her ne kadar orada detaylı cevabını farklı açılardan verse de, cevabı çok basit bir soru bu: Onu okuyarak. 7 ciltlik Kayıp Zamanın İzinde’yi okumak kadar onun diğer yazılarını okumaktır bunun en basit yolu. YKY tarafından yayımlanan, Proust’un ‘Edebiyat ve Sanat Yazıları’ adıyla bir araya getirilen deneme ve eleştirilerini Roza Hakmen yine ustalıkla Türkçeye aktarmış. Metinleri seçen Mehmet Rifat, aynı zamanda gerekli notlarla olası ıskalamaları önlüyor. Başa dönelim, Proust’un bu kitapta yazdığı yazılar, gerçekten birçok konuya bakışınızı değiştirecek. Yazardan örnek verelim ve susalım: “Günümüzde Balzac Tolstoy’dan üstün sayılıyor. Çılgınlık bu. Balzac’ın eserleri sevimsiz ve yapmacıktır, alaylıdır; insanlık onun eserlerinde bir şaheser yazmayı arzulayan bir edebiyatçı tarafından yargılanır, Tolstoy’un eserlerinde ise dingin bir tanrı tarafından.”
Farklı bir 90’lar kitabı
2000’lerin başı itibariyle moda olmuştu 80’leri bilhassa birbirinin tekrarı ‘çocukluk özlemi’ biçiminde anlatmak. 2010’lara doğru bu, 90’ları komik ‘ergenlik anısı’ biçiminde anlatmaya evrildi. Oysa aynı yıllarda dönemin başbakanı Tansu Çiller’in açıklamaları sonrası art arda Kürt kökenli iş adamları faili meçhullere kurban gitmişti. Köyler yakılıyordu. Kürtçe kaset, müzik hatta ‘ıslık’ bile yasaktı hâlâ. Saymaya kalksak, şirinlik akan diğer 90’lar kitaplarından daha kalın bir hacim tutar. 26-27 Nisan 2014 tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde birtakım konferanslar gerçekleştirilmiş ve 1990’larda Kürtlerin dünyasında yaşanan önemli gelişmeler ve dönüşümler, sosyal, siyasal ve kültürel soyutlarıyla analiz edilmişti. Üstelik sadece Türkiye odaklı değil; akademisyenler tebliglerinde Irak, Suriye ve İran’a kadar uzanmışlardı. Konferansın düzenlenmesinde rol oynayan akademisyenler Ayhan Işık, Bülent Bilmez, Tahir Baykuşak ve Ronayi Önen, o konferansın metinlerini ‘1990’larda Kürtler ve Kürdistan’ kitabında bir araya getirdiler. Meseleyi doğru kavrayabilmek için önemli metinler.
O ‘ses’in sahibi cinnet geçirirse
Simültane çeviri kavramı, Türkiye’de en yaygın kullanım alanına, televizyonlardan naklen yayımlanan Körfez Savaşı sırasında ulaşmıştı. Karanlıkta havada uçuşan mermi ve roket görüntüleriyle beraber muhabirlerin veya liderlerin konuşmaları, bir ses tarafından özenle seçilmiş kelimelerle Türkçeye aktarılıyordu, üstelik anında! Yüzünü anımsamayıp seslerini muhakkak hatırlayacağımız o kişilere ‘simültane çevirmen’ deniyordu... ‘Eşzamanlı Çeviri’, matbu bir metin çevirmekten çok daha farklı dinamiklere sahip, biraz düşündüğünüz zaman içinden çıkılmaz onlarca düğüm barındırdığını fark edebileceğimiz bir mecra. Söz konusu ‘eşzamanlı’ çeviriyi yakından tecrübe eden Enis Batur ve yazarlığının yanında ‘eşzamanlı çevirmen’ kimliğiyle tanıdığımız Yiğit Bener bir araya gelip, o sesin sahibini, içinde bulunduğu odadan çıkarıp karşımıza oturtuyorlar. Simültane çevirmenin tam ‘o anda’ başına gelebilecek olası bir ‘cinnet anı’nı düşünüp kuruyorlar. Ortaya hem muazzam bir kurmaca hem de yazın/dil/metin/çeviri kavramlarının belini getirecek bir düşünceler silsilesi çıkıyor. ‘Simültane Cinnet’ Batur ve Bener ortak imzasıyla Sel Yayıncılık’tan çıktı.
Bir öğretmenin sözleri
‘Gün Doğmak Üzere’ emekli Türkçe öğretmeni Musa İşleyen’in üçüncü şiir kitabı. Yani bugüne kadar birçok edebiyatsever yetiştirmiş bir isimden söz ediyoruz. Altınpost Yayıncılık tarafından yayımlanan üçüncü kitabında İşleyen, şairanelikten uzak, ‘fikri hür vicdanı hür’ nesiller yetiştiren eğitimcilere yakışan bir tonda söylüyor sözlerini. Birçoğu güne, bugüne dair şiirler. Ülkenin bulunduğu halden hareket edip, insanların düştüğü hallere, bütün dünyanın içindeki duruma kadar uzanıyor söyledikleri. Bize parmak sallayan bir öğretmen edasıyla değil, insanca olanı yine insana yakışır biçimde gösteriyor İşleyen. Ülkesini, insanlığı seven bir şair ve öğretmen duyarlılığıyla dile getiriyor şiirlerini. Üstelik rubai, türkü başta olmak üzere pek çok biçimde yazıyor.
Paylaş