Paylaş
ABD, kökleri Molla Mustafa Barzani ile olan ilişkilere dayanan, 1990 ve 2003 yıllarındaki Irak operasyonlarında defalarca kez kullandığı bölgedeki Kürt yapılanmalarını, yıllar içerisinde dış politikasında kullanmayı önemli bir alışkanlık haline getirdi. Bu doğrultuda ABD, Suriye meselesinde de Obama yönetiminin aksine direk bir şekilde, Kongre’den de onay almak suretiyle YPG ve PYD’yi silahlandırarak tutumunu netleştirdi. Bununla beraber Rusya da bu gelişmeler konusunda tepki göstermeyerek öngörülenin aksine destek verici bir duruş içerisine girdi.
Asıl sorun, iki ülkenin uzlaşmış gibi görünse de ikincil ya da üçüncül çıkarlarda ittifak kurup, kuramayacağı gerçeğidir. ABD kendine öncelik olarak DAEŞ’i almış durumda. YPG-PYD unsurlarını kendi askerini bölgeye sevk etmeden DAEŞ ile mücadele noktasında kullanmak istiyor. Bu noktada Suriye yönetimiyle çok iyi ilişkiler içinde olmasa da şu an idare eder bir duruş içerisinde.
Aynı Amerika gibi Rusya’nın da önceliği DAEŞ’i bitirmek. Bunu yaparken o da tarihsel dış politika duruşuyla Suriye yönetiminin, evvelden Hafız Esad’ın olduğu gibi şimdi de Beşer Esad’ın yanında. Bu noktada YPG-PYD’yi bilhassa DAEŞ sonrası süreçte Esad’a karşı kontrol edebilmek için çok desteklemese de idare eder durumda.
Bu iki büyük gücün her şeye rağmen bu noktada ittifak yapmasının hiç kolay olacağını varsaymamakla beraber DAEŞ’in saha üstünlüğünü yok ettiklerini ele alalım. Sahadaki askeri üstünlük çökertilmekle beraber kim ne derse desin ideoloji ortadan kalkmadığı müddetçe DAEŞ benzeri kanlı terör örgütleri yaşamaya devam edecektir. Bu kandan beslenen örgütleri ve ideolojileri ortadan kaldırmaya yönelik uzun vadeli politikalar ortaya konulmadığı sürece üretilenler sadece geçici çözümler olmakla beraber, uzun vadeli yapılanmaların ve çözümlerin oluşmasını beklemek zordur. Bunun en güzel örneklerinden biri Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle birlikte Irak’a vaat edilen demokrasinin geldiğinin iddia edilmesine rağmen hala sistemin, acıların ve Irak’ta yaşanan sıkıntıların belli bir noktada çözülememiş olmasıdır.
Önemli sorulardan bir diğeri, “DAEŞ sonrası nasıl bir Suriye olacak?” sorusudur. Bu noktada Rusya’ya çok daha yakın olan Esad’a, Amerika razı gelecek mi? YPG-PYD’nin güçlenmesine ve Esad’a karşı bölünmüş bir Suriye’nin varlığını sürdürme ihtimaline Rusya taraftar olacak mı? İran’ın, Türkiye’nin ve İsrail’in hiçbir şekilde sürece dahil olmadığını varsayıyorum ki bu mümkün değil. Çünkü bütün bu saydığım ülkelerin bir noktada Suriye’ye dair ulusal güvenlikleri ve çıkarları açısından müdahale etmemeleri düşünülemez. Velev ki böyle bir durum oldu. İddia ediyorum ki bu gidişle bu iki süper gücün, Suriye konusunda kolay kolay DAEŞ sonrası bir mutabakata varabilmesi mümkün değildir. Çünkü uygulanan bu yöntemlerle bir terör örgütünün ortadan kaldırılması için başka bir terör örgütünün silahlandırılması ve kullanılması yöntemi ancak ve ancak kısa vadeli bir çözüm olur ve ileride daha da büyük problemleri ortaya çıkarır.
Paylaş