Demokratik sınırlar içerisinde gelen tüm tepkilere saygı duymak, demokratik olgunluğun da gereği…
* * *
Ama konjonktürel tepkiler gösteren bazı kesimler, gerçekten bu ülkenin hafızasının zayıflığına fazla güveniyor.
Aniden şahinleşen bu tayfa, geçen sene Gezi sürecinde İstiklal Caddesi’nde bayrak satan Ali Sarıçiçek, yerlerde sürüklenerek gözaltına alındığında, “polisin yazdığı destan”a alkış tutmakla meşguldü.
Misal İtalya’daki trafiği görünce, Berlusconi gibi bir sonuca şaşırmıyorsunuz.
Hindistan, Yunanistan gibi ülkelerdeki -coğrafya farkı tanımayan- trafik anarşisi normal gelmeye başlıyor.
Fransa’da trafiğin durumu, 1789’un ev sahipliğini yadırgatmıyor.
Yani nasıl bir demokrasiniz varsa, sokağa, trafiğe de aynı düzen ya da düzensizlik yansıyor.
* * *
Hayır, Radyo ODTÜ’nün @modernsabahlar ekibinin deyimiyle “ileri demokraaaaasi”miz de var… Yollarımızda hala ortaçağ kuralları nasıl hüküm “sürüyor”, buna şaşırıyorum!
Gerekçe hazırdı: “Onlar marjinal! Yüzleri maskeli, amaçları polisle kavga etmek… Hem orada dev çukur vardı. Düşmemeleri için yasakladık…” Ne oranlı, ne orantılı, ne kesirli… Kesintisiz bir şiddete tanık olduk…
İnsanın sınırlarını zorlasa da anlamakta güçlük çekeceği gerekçeler ileri sürüldü o manzaralar için.
Başbakan’ın kullanmasıyla yeniden tedavüle giren bağlaçla devam edelim…
“Velev ki” onlar marjinal, onlar bölücü…
Peki ya dün Kütahya’da gaza boğulanlar?
ÇOCUK FUTBOLCULARA GAZ / FOTO GALERİ
***
U-14 Türkiye Futbol Şampiyonası, yani en büyüğünün 14 yaşında olduğu, genç futbol yıldızlarının katıldığı bir turnuvanın bir eleme maçı.
St. Clement Danes Kilisesi'nden tören aracına bindirilen cenaze, Fleet Street üzerinden tören kıtası eşliğinde St Paul Katedrali'ne doğru taşınırken, yolun iki tarafında bariyerlerin arkasında bekleyenler tıpkı bir futbol maçını andıran manzaralar yarattı.
Bir yandan sevenleri, ülkeyi dönüştürmesinden gurur duyanlar ki aralarında çok sayıda İşçi Partili de vardı, Demir Leydi'nin döneminde orduda olanlar, ellerinde İngiltere bayrağı nemli gözleriyle eski başbakanlarını uğurluyordu.
Yolun iki tarafına kümelenenler arasında Thatcher'ın özelleştirme döneminde işini kaybedenler, yıllarca yaptıkları grevler-direnişler Demir Leydi'nin yumruğuyla ezilen madenciler, savaş karşıtları da vardı.
Bir festival kadar güzel organize edilen cenazede birbirinden nefret eden gruplar kaldırım kenarlarında uzun uzun tartıştı. Geçen Cumartesi günü Trafalgar Meydanı'nda ellerinde şampanyalarla eski başbakanın ölümünü kutlayan, "Cenazesi de özelleştirilsin" diye slogan atanlar, "Ondan nefret ettiğim için gururluyum" tişörtleriyle, Demir Leydi için ağlayanlara laf atıyordu.
Demir Leydi muhalifleri, çevreciler, sol gruplar, "Apartheid için mi, işsiz bıraktıkları için mi, savaş politikaları yüzünden can verenler için mi ağlıyorsunuz?" diyerek Thatcher'ın sevenlerini kızdırmaya çalıştı.
Savaş kapımıza dayanmadan önce neler görmedik ki? Ülkemizden canlı yayınla Suriye yönetimine meydan okuyan muhalifler…
Sınırı yürüyerek geçip muhalif komutanların elini sıkan vali ve belediye başkanları…
Esad güçlerine karşı savaştıktan sonra Türkiye’de dinlenip geri dönen silahlı militanlar…
CNN Türk canlı yayınında “Röportaj bitsin, çatışmaya geri döneceğiz” diyenler…
Televizyon muhabirlerinin, “Bomba burnumuzun dibinde patladı, burnumuzun dibinde” isyanları…
ÖLÜM BAĞIRA BAĞIRA GELDİ
Bağıra çağıra yaşanan bu gelişmelere rağmen, her gün bomba sesleriyle sarsılan, evlerine, okul bahçelerine düşen şarapnel parçalarıyla irkilen, yaralanan Akçakaleliler…
Çatışmaların sınırımıza dayandığını bile bile risk altındaki bölgeyi boşaltmak, oradaki yurttaşlarımızı geçici olarak güvenli bölgelere yerleştirmek kimsenin aklından geçmedi mi?