Paylaş
Savaş kapımıza dayanmadan önce neler görmedik ki? Ülkemizden canlı yayınla Suriye yönetimine meydan okuyan muhalifler…
Sınırı yürüyerek geçip muhalif komutanların elini sıkan vali ve belediye başkanları…
Esad güçlerine karşı savaştıktan sonra Türkiye’de dinlenip geri dönen silahlı militanlar…
CNN Türk canlı yayınında “Röportaj bitsin, çatışmaya geri döneceğiz” diyenler…
Televizyon muhabirlerinin, “Bomba burnumuzun dibinde patladı, burnumuzun dibinde” isyanları…
ÖLÜM BAĞIRA BAĞIRA GELDİ
Bağıra çağıra yaşanan bu gelişmelere rağmen, her gün bomba sesleriyle sarsılan, evlerine, okul bahçelerine düşen şarapnel parçalarıyla irkilen, yaralanan Akçakaleliler…
Çatışmaların sınırımıza dayandığını bile bile risk altındaki bölgeyi boşaltmak, oradaki yurttaşlarımızı geçici olarak güvenli bölgelere yerleştirmek kimsenin aklından geçmedi mi?
100 bini aşkın Suriyeli’yi –iyi ki- misafir edip, birkaç bin Akçakelelinin top sesi duymadan, 5 canını vermeden güvenli bir bölgeye taşınmasını sağlayamamak nasıl izah edilebilir?
“BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL…”
5 canımız gitti… Türkiye karşılık verdi, ilk bilgilere göre 20 Suriye askeri can verdi…
Kanı kan besliyor. Ama bu savaş bizim savaşımız değil.
Buradan “Savaşa hayır” diye slogan atmak da, “İntikaam” çığlıkları yükseltmek kolay...
Ateşin düştüğü yerden, Akçakale’deki muhtarın isyanına kulak vermek gerekiyor…
Bölgeye giden ilk gazetecilerden Hürriyet muhabiri Faruk Balıkçı’ya konuşan Akçakaleli muhtar Müslüm Aykut’un sözleridir önemli olan:
“Bir an önce önlem alınmalı. Daha fazla insan ölmeden çözüm bulunmalı...Engeller oluşturulmalı. Bir şeyler yapılmalı. Bu savaş bizim savaşımız değildir.”
Paylaş