Tarih boyunca sağlık kenti: İzmir

İzmir’in sağlık tarihi, binlerce yıl öncesinden gelen bir zenginlik taşımakta ve bu hastanelerin bazıları hala sağlık hizmeti vermeye devam ederken, bazıları da başka amaçlarla yerli yerinde durmaktadır. Birçok araştırmacı bu konuda çok detaylı araştırma ve çalışmalar yapmıştır. Acil Afet Ambulans Derneği Başkanı Dr. Turhan Sofuoğlu, “Tarih Boyunca Sağlık Kenti İzmir” adını verdiği sunumunda kentin sağlık tarihi ile ilgili bu bilgilerin “Sağlık Müzesi”ne dönüştürülmesini ve İzmir in sağlık turizmine önemli bir katkı sağlamasını istiyor. Sofuoğlu, İzmir’in sağlık tarihi hakkında şunları anlattı:

Haberin Devamı

 

 

SMYRNA’DA TIP OKULU

“Antik çağdaki adıyla Smyrna’nın bir sağlık merkezi olarak önem kazanmasının kentte, MÖ 2. yüzyıl sonları ya da 1. yüzyıl başlarında bir Tıp Okulu açılmasıyla başladığı, o tarihte yaşayan ünlü hekimlerin yazılarından anlaşılmaktadır. Egeli gezginler, Değirmen Tepe (Hatay, Eşrefpaşa) yakınlarında Asklepion (Tıp Tanrısı Asklepios adına yapılmış şifa yerleri) ve Tıp Okulu inşa edilmeye başlandığı ile ilgili bilgiler vermektedir. Smyrna’daki Tıp Okulu, özellikle anatomi, farmakoloji, jinekoloji yanında oftalmoloji konusunda ihtisaslaşmıştır. Yani günümüzden 2 bin yıl önce yaşadığımız şehir Tıp Okulu ve hekimleri ile oldukça meşhur bir yermiş. Kazıların devam ettiği Agora’da, duvar yazılarında (grafiti) Smyrna’ya gelip tedavi olan kişilerin hekimlere teşekkür ettiğini görebiliyoruz.

Haberin Devamı

Daha sonraki yıllarda, Osmanlı devletinin önemli bir ticari limanı olan İzmir’de 17. yüzyıldan itibaren kentte yaşayan gayrimüslimlere ait hastaneler, okullar ve ibadethaneler görülmeye başlamıştır. Bazıları günümüze kadar ayakta kalabilmiş bu hastanelerin tarihi oldukça ilginçtir. Hollandalı denizci ve tüccarların o zamanki adıyla Seydiköy’de (Gaziemir) bir koloni olarak yerleşmelerinden sonra 1675 yılında inşa edilen Hollanda (Felemenk) Hastanesi’nin İzmir’in en eski hastanesi unvanına sahip olduğunu çok kişi bilmez. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nin hemen yanındaki küçük kilise, eskiden Hollanda Hastanesi’nin bahçesindeymiş. 1922 yangınında sadece dış duvarları kalan, daha sonra da yıkılan, bağışçısın adı ile Wilhelminal Hastanesi olarak bilinen iki katlı bu hastaneden günümüzde resimlerinden başka hiçbir şey kalmamıştır. O tarihlerde Hollanda, İngiliz, İtalyan ve Rum hastanelerinin yan yana dizildiği ve önlerinden geçen sokağın Rumca “hastane” demek olan “İspitalya” adı verildiği bu bölge, eski Fransız haritalarında da hastaneler bölgesi olarak adlandırılmaktaydı. Tarihin garip bir cilvesi olarak bu bölgede günümüzde de İzmir’in en büyük çocuk hastanesi ve eski SSK dispanseri inşa edilmiştir.

Haberin Devamı

İlk İzmir İngiliz hastanesi de Hollanda hastanesinin hemen karşısında Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nin bahçesinde hizmet vermiş. 1730’dan sonraki haritalarda görülen bu hastane ile ilgili İngiliz arkeolog Sir Charles Thomas Newton’un 1857-1859 yıllarındaki yorumundan, hastanenin son derece pis ve bakımsız olduğunu anlayabiliyoruz. Yine o tarihlerde Kırım Savaşı sırasında Osmanlı ile birlikte Ruslara karşı savaşan İngiliz askeri yaralılarının İzmir’e gemilerle getirilmesi sırasında Konak meydanında bulunan ve daha sonra yıkılan Sarı Kışla bir süre İngiliz Hastanesi olarak hizmet vermiş. 1900’lü yılların başlarında Alsancak Garı’na yakın bir alanda İngiliz gemiciler için iki bölümlü İngiliz hastanesi hizmet vermeye başlamış. İzmir yangınında hasar görmeyen bu bina önce yangında kullanılmaz hale gelen Hollanda Hastanesi’nin yanındaki St. Antonio İtalyan Hastanesi’ne kiralanmış, günümüzde eğitim kurumu olarak kullanılmaya devam etmektedir. Yine hastaneler bölgesinde bulunan dönemin en büyük hastanesi 400 yataklı Rum Hastanesi ve 120 yataklı Ermeni Gureba Hastanesi de 1922 yangınında tamamen yanarak kullanılmaz hale gelmiştir. Geriye sadece resimler ve bulundukları yerin haritaları kaldı. Günümüzde Alsancak Devlet Hastanesi olarak hizmet veren eski Fransız Hastanesi de yangından zarar gördü, fakat sonra tadilat ve ek binalar yapılarak aynı yerde Türk hükümetine devredildiği 1978 yılına kadar Fransız Hastanesi olarak hizmet verdi. Bir başka ilginç bilgi de günümüzde yerli yerinde olmayan İskoç Hastanesi. 1886 yılında Basmane Garı’na yakın Melez Caddesi’nde küçük bir hastane olarak hizmet vermeye veren ve hastalardan ücret alınmayan bu hastanede misyoner İskoç hekimler görev yapıyormuş.

 

MEZARLIKBAŞI HAHAMHANESİ

Haberin Devamı

İzmir’de geçmiş yıllarda hatırı sayılır Musevi vatandaşın bulunması nedeniyle ilk Musevi Hastanesi 1805 yılında Mezarlıkbaşı Hahamhanesi’nin karşısında hizmet vermeye başlamış, Viyana’da yaşayan Rothschild ailesi yardım ettiği için 1874’te adı Rothschild Hastanesi olarak değiştirilmiş. Fakat daha sonra yardımların kesilmesi nedeniyle bu hastane kapanmıştır. Günümüzde sadece bir duvarı ayakta kalmış durumdadır. Musevilerin günümüze kadar hizmet vermeye devam eden diğer hastanesi Karataş semtinde 1913 yılında Nesim Levi’nin evini bağışlaması ile açılmış ve yine aynı kişi tarafından yaptırılan tarihi asansörün geliri ile hastane 1988 yılına kadar bu binada hizmet vermiş, daha sonra önüne yeni bir bina yapılarak Özel Karataş Hastanesi olarak hizmet vermeye devam etmiştir. Bir dönem oldukça yaygın olan ve deniz yoluyla gelen yolculardan şehre yayılan cüzzam ve vebalı hastaları tecrit etmek için eski adıyla Çayırlıbahçe (Kahramanlar) semtinde şimdi özel hastanelerin bulunduğu bölgede iki adet hastane bulunmaktaymış. Uzun yıllar o bölgede yerleşim yapılamamış ve Mortakya (ölüler bölgesi) diye adlandırılmış ve hastanelerden birisi Rum, diğeri Avrupalılara hizmet vermiştir. Gemi ile gelen bulaşıcı hastalıklara karşı önlem amacıyla Hamidiye Askeri Hastanesi’nin bulunduğu bölgeye Karantina semti adı verilmiş. Hala da bu isim kullanılmaktadır. 1865 yılında şehirden uzaklaştırmak için Karantina Hastanesi, Urla’daki tarihi adaya taşınmış ve Fransa’dan getirilen etüvler ile günümüzde de ziyaret edilebilen Tahaffuzhane kurulmuştur. Günümüzde fuar olan alanda St. Roche (St.Rocco) Veba Hastanesi varmış. Şimdi yerinde paraşüt kulesi bulunuyor.

 

FRENGİ HASTALIĞIYLA BİRLİKTE

Haberin Devamı

Cumhuriyet öncesi dönemde müslüman vatandaşlar için inşa edilen Konak’taki Gureba-i Müslümin Hastanesi, 1851 yılında daha iki katlı küçük binada 60 yataklı olarak hizmete başlamış, daha sonra 200 yatağa çıkmıştır. İzmir Memleket Hastanesi adını alan hastaneye 1919 işgal yıllarında Yunanlı askerler yerleştirilmiş ve işlevsizleştirilmiştir. 1954 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na devredilerek İzmir Devlet Hastanesi adını almış, 1982 yılında hastane Yeşilyurt semtinde yapılan yeni binaya taşınınca, uzunca bir süre Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise İzmir İl Sağlık Müdürlüğü binası olarak kullanılmaktadır.

Haberin Devamı

Kırım savaşından sonra frengi hastalığı İzmir şehrinde de görülmeye başlayınca, Tepecik semtinde 50 yataklı Emraz-ı Zühreviye Hastanesi’nin yapımına başlanmış ve 1908 yılında hizmete girmiştir. Daha sonra yapımında büyük emekleri geçen İzmir Belediye Başkanı Eşrefpaşa’nın adı verilen hastane, 1919 yılında 300 yatağa çıkarılmıştır. Eşrefpaşa Hastanesi, işgal yıllarında kapatılmış ve yağmalanmıştır. 1923 yılından sonra tekrar hasta kabul etmeye başlanmış, 1950 yılında bedelsiz olarak İzmir Belediyesi’ne devredilmiştir. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Diğer bir müslüman hastanesi ise Balkan harbi ve 1. Dünya savaşında başlayan kolera ve grip salgınları sonrasında Tepecik semtinde önce Tecrithane, daha sonra 25 yataklı olarak faaliyet göstermiştir. 1924 yılında belediyeye devredilerek ‘’Emraz-ı Sariye ve İstilaiye Hastanesi’’ adını alan hastane, günümüzde Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak hizmet vermektedir. Sonuç olarak İzmir’in sağlık tarihi binlerce yıl öncesinden gelen bir zenginlik taşımakta ve bu hastanelerin bazıları hala sağlık hizmeti vermeye devam ederken bazıları da başka amaçlarla yerli yerinde durmaktadır."

Yazarın Tüm Yazıları