DOKUZ Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Klinik Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yeşim Tunçok, içme suyunda bulunan arseniğin insan sağlığına etkilerini anlattı.
Arsenik elementinin, bazı bölgelerde erozyon sebebiyle yeraltı sularına karıştığını, oradan da içme suyuna geçebildiğini belirten Prof. Yeşim Tunçok, "Arsenik vücuda ağız ve solunum yoluyla alınır. Arseniğin sağlam deriden emilimi çok az olduğundan el yıkama, banyo yapma, çamaşır yıkama sırasında kullanılan sudaki arseniğin yüksek miktarda olmasının insan sağlığına zararı yoktur" şeklinde konuştu.
İNSANA ZARARLARI
Akut arsenik zehirlenmesi
Yüksek miktarlarda (bir kezde 100 mg’ın üzerinde) arsenik ağız yoluyla alındığında tat almada bozulma, kusma ve ishal gibi belirtiler, kalpte ritm bozuklukları, bilinç değişikliği, koma ve ölüme neden olur. Arsenik zehirlenmesinin şiddeti arseniğin formuna bağlıdır. İçme suyunda bulunan inorganik arsenik, deniz ürünlerinde bulunan organik arseniğe göre çok daha fazla zehirlidir.
Kronik arsenik zehirlenmesi
50 ğ/L’den daha yüksek oranda arsenik içeren suyun birkaç yıl boyunca içilmesi sonucu oluşur. Uzun süreli olarak arseniğe maruz kalmada ilk belirtiler deride gözlenir. Deride renk değişiklikleri ve derinin keratin dokusunda artışa bağlı kalınlaşma oluşur. El ve ayaklarda duyu kaybı, titreme, kas güçsüzlüğü ve bilinç bulanıklığı diğer belirtilerdir.
Arseniğe bağlı kanser
Arseniğe bağlı olarak gelişen kanserleri diğer etkenlere bağlı kanserlerden ayırt etmek olanaklı değildir. İçilen suda 0.05 mg/L (50 ğg/L)’den yüksek miktarlarda arseniğe bağlı akciğer ve mesane kanseri oluşma riskinde artış olduğu saptanmıştır. Bu nedenle yapılan risk değerlendirme hesaplamalarına göre içilen suda arsenik miktarının 10ğg/L’den az miktarlarda olmasının insan sağlığını koruyucu etkili olduğu varsayımıyla Dünya Sağlık Örgütü tarafından güvenli sınır 50 ğg/L’den 10 ğg/L’ye indirilmiştir. Pek çok Avrupa Birliği ülkesi içme suyundaki arsenik standartlarını 10 ìg/L’ye indirmiş olmasına karşın Sırbistan, Hırvatistan ve Bulgaristan hala 50 ìg/L sınırını kullanmaktadır. Ayrıca Bengladeş, Hindistan, Bahrain, Bolivia, Çin, Mısır, Endonezya, Oman, Filipinler, Suudi Arabistan, Sri Lanka, Vietnam ve Zimbabwe gibi gelişmekte olan ülkelerde de 50 ìg/L sınırı kullanılmaktadır.
Spor yapmak her derde deva
ORTOPEDİ Uzmanı Doç. Dr. Levent Köstem, düzenli spor yapmanın, sağlıklı bir hayatın en önemli koşulları arasında bulunduğunu hatırlatarak, modern hayatın getirdiği hareketsiz yaşam tarzına karşı uyardı. İnsanın fiziksel aktivitesinin 19’uncu yüzyılda ortalama yüzde 92 oranında ölçüldüğünü, bu oranın günümüzde yüzde 28’in altına düştüğünü belirten Doç. Dr. Levent Köstem, "İnsan organizması uygarlık geliştikçe daha az hareket etmek zorunda kalmaktadır. Hareket azlığının organizma üzerindeki olumsuz etkileri düşünülmeden, her geçen gün yeni bir alet geliştirilmektedir. Ancak bu aletler hareketsizliği teşvik edici, konfora öncelik tanıyan bir spor tarzını öneriyor. Bu ise bir çok sağlık sorununun habercisidir" şeklinde konuştu.
Düzenli egzersiz
Hareket azlığı ve getirdiği sağlık sorunlarıyla baş etmek için en önemli yolun düzenli egzersiz yapmak olduğunu kaydeden Köstem, "Egzersizlerin amacı, kasların, kemiklerin, eklemlerin, kalp-damar sisteminin ve fonksiyonlarının en uygun şekilde çalışmasını sağlamaktadır. Sporla ilgilenenlerin amacı, beden ve ruh sağlığını geliştirmek, kendine güven duymak ve üst düzey performansı elde etmek olmalıdır. Sonuç olarak spor, kas - iskelet sitemi, kalp - dolaşım sistemi, sindirim sitemi, postür, sağlıklı bir kiloya sahip olmak gibi tüm fiziksel özellikler için oldukça faydalıdır" dedi.
Acil serviste beklemeye son
DOKUZ Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, gelecek dönemde acil serviste uzun süreli bekleyişlerin son bulacağını açıkladı. Acil serviste 60 gün yatan hastaların olduğuna dikkat çeken Füzün, "Yatak sayısının yetersizliğinden gerekli servislere kaydırılamayan hastalar, acil serviste yatmayı sürdürüyor. Bu sorunu çözmek için Türkiye’de ilk özelliğini taşıyan bir çözüm geliştirdik. Acile gelen ve genel cerrahi servisine yatması gereken hasta, eğer genel cerrahi servisinde boş yatak var ise oraya alınacak. Eğer boş yatak yok ise bilgisayara ’Acilden bir hasta genel cerrahi servisine yatmayı bekliyor’ şeklinde bir not düşülecek. Böyle bir durumda servisten bir hasta taburcu edildiği zaman önce ve mutlaka acilde bekleyen hasta yatırılacak. Servisteki bir hoca, poliklinikten veya muayenehaneden başka bir hastayı asla yatıramayacak. Çünkü mevcut bilgisayar programı bu hastanın yatırılmasına müsaade etmeyecek" diye konuştu. Ameliyatlarda vardiya sistemine geçmeyi de düşündüklerini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Füzün, "Saat 16.00’dan sonra, bazı özel hastanelerde uygulanan vardiya sistemini getirmeyi ve yoğunluğu ortadan kaldırmayı planlıyoruz" dedi.