Paylaş
Buna karşın makattan kanamaların hemoroit veya basur denilerek üzerinde durulmamasının da büyük hata olduğunu vurgulayan Dr. Savaşçın, “Dolayısıyla makattan kanamalar ne basur ve benzeri isimlerle geçiştirilmeli ne de kanser oldum ön yargısı ile hareket edilmelidir. Doğru olan makattan kanama görüldüğünde kanama nedeninin bir doktor tarafından tanınmasıdır. Kanamalarda ilk sırada hemoroitler neden olarak bilinse de kanser riskini ortadan kaldırmak gerekmektedir” dedi.
Kalın bağırsak ve kalın bağırsağın son kısmı olan rektumdan kaynaklanan kanserlere ‘kolorektal kanserler’ dendiğini aktaran Dr. Savaşçın, İzmir’de 15 yılı aşkın süredir genel cerrahi uzmanı olarak çalışıyor. Kendisi, özellikle kapalı ameliyatlar, kanserler ve kalın bağırsak hastalıkları konusunda çalışmalarıyla tanınıyor. Kanser konusunda da önceliği kalın bağırsak kanserleri. Kalın bağırsak hastalıkları ve kanserleri konusunda çalışmaları ve kanser hastalarına yaklaşımı çok takdir edilen Dr. Savaşçın, stapler ile hemoroit ameliyatı konusunda da Türkiye’nin önde gelen serisine sahip.
MUTLAKA KOLONOSKOPİ
Dr. Savaşçın, makattan kanama sonrasında hemoroit görülse bile mutlaka kolonoskopi istenmesi gerektiğini, erken tedavinin yaşam oranını yükselttiğini vurgulayarak, şöyle dedi: “Bu kanserlerin en önemli belirtisi taze, parlak kırmızı veya daha koyu renkte olan kanlı dışkılamadır. Kanama nedeninin başka bir hastalık olması yüksek ihtimal olabilir ama bu konuda kararı doktor vermeli. Bunun dışında dışkılamada alışılagelmiş düzende değişiklikler önemli. Bu kabızlık veya ishal şeklinde görülebilir. Rektum dediğimiz makata yakın bölgenin kanserlerinde dışkıda incelme, devamlı dışkılama hissi, tuvalet sonrası rahatlayamama gibi belirtiler olabilir. Bu belirtiler önemli. Çünkü rektum bölgesi kanserleri kalın bağırsak kanserleri içinde yüzde 50 oranında görülüyor. Karın ağrısı, kısa sürede hızlı kilo kaybı, kansızlık, bu kanserler için sayılacak diğer belirtiler. 50 yaşın üzerinde açıklanamayan kansızlık durumunda sindirim sistemine yönelik araştırma yapılması tartışmasız kuraldır.”
ERKEN TANIDA TEDAVİ YÜZDE 80
Kolonoskopi dışında kalın bağırsak filmlerinin günümüzde de 3 boyutlu çekilebildiğini ve güvenilir sonuçlar verebildiğini aktaran Dr. Savaşçın, ayrıca karın tomografilerinin de çekilebileceğini dile getirdi. Kalın bağırsak kanserinde kesin bir nedenin henüz saptanamadığını, yaş ve genetik yatkınlığın risklerin başında geldiğine işaret etti. Çevresel faktörler olarak düşük lifli gıda tüketmek, hayvansal yağları yüksek miktarda tüketmek, alkol, şişmanlık, sedanter yaşam ve sigaranın kalın bağırsak kanser riskini yükselten önemli etkenler olduğunu ifade eden Dr. Savaşçın, öncelikli tedavinin ise cerrahi olduğunu anlatarak, şunları söyledi:
“Cerrahi tedavide hastalıklı kalın bağırsak bölümü güvenli sınırlardan kesilerek onu besleyen kan damarları, eşlik eden ve yayılma riski taşıyan lenf bezleri, çevre yağ dokusu ile beraber çıkarılır. Artık günümüzde total mezoeksizyonu denilen cerrahi tedavi yöntemi kullanılıyor. Bu yöntem sayesinde eski cerrahiye göre kanserin tekrarlama oranı yarı yarıya azalır. İşte bu oran nedeniyle kalın bağırsak kanserlerinde mutlaka total mezoeksizyonu tekniği kullanılmalı. Cerrahi tedaviye ek kemoterapi ve radyoterapi tedavileri de kullanılır. Erken tanı konulan kanserlerde tedavi oranı yüzde 80. Daha geç evrelerde bu oran yüzde 60’ın altına iniyor. Ameliyatların yüzde 5’inde kalın bağırsak kalıcı olarak karın duvarına bağlanmaktadır. Bu ameliyatları uygun vakalarda, kapalı yöntem dediğimiz laparoskopik yöntemle de yapabilmekteyiz. Ameliyat sonrası kanserin yayılım durumuna göre kemoterapi tedavisi kullanılmaktadır. Amaç geride kalmış olan veya kalma riski olan kanser hücrelerinin yok edilmesidir. Kemoterapinin yan etkileri çoğunlukla geçicidir. Radyoterapi ise ameliyat öncesi veya sonrası kullanılabilir. Kalın bağırsağın son 10 santim içinde yer alan kanserlerde tekrar oranını azaltmak için ameliyat öncesi radyoterapi yapılması önerilir. Gerekirse ameliyat sonrası da radyoterapi verilebilir. Bu konuda karar cerrah ile beraber onkoloji uzmanının da bulunduğu bir konsey tarafından alınmalıdır. Multidisipliner adı verilen bu yaklaşım kanser tedavilerinde başarı şansını yükseltmektedir.”
Ameliyat sonrası hastaların 5 yıl takip edildiğini sözlerine ekleyen Dr. Savaşçın, korunmak için şunları önerdi: “Makattan kanama için mutlaka doktora başvurmalı, doktor önerisi doğrultusunda kolonoskopi veya benzeri tetkikleri yaptırmalı, beslenmede yüksek lifli, düşük yağ oranlı beslenmeyi seçmeli, düzenli günlük egzersizler yapmalı, sigara ve alkol kullanmamalı ve aşırı kilolardan kurtulmalıyız.”
Paylaş