Kan bağışında daha duyarlı olmalıyız

İZMİR, kan vermede, Uşak, Kütahya, Aydın, Manisa ve Denizli’nin gerisinde kaldı.

"Bir gün hepimizin ihtiyaç duyabileceği kana daha duyarlı olmalıyız" diyen Kızılay İzmir Bölge Müdürü Dr. Gökay Gök, 3 ayda bir Kızılay’a bağış yapmanın toplumsal sorumluluğumuz olduğunu söyledi.

Uşak, Kütahya ve Aydın’da Kızılay yüzde 99 talebi, Manisa ve Denizli’de yüzde 70’i karşılamaktadır. Önümüzdeki yıl bu illerde tamamının karşılanması hedeflenmektedir. İzmir için ise, tablo iyi değil ve talep karşılama oranı yüzde 60’dır. Bu orana da diğer illerdeki stok fazlası kanların alımıyla ancak ulaşılabilmektedir.

3 ayda bir bağış

Dr. Gök, "Kan tek kaynağı insan olan ve laboratuvarda üretilemeyen tek tedavi maddesidir. Bu yüzden sürekli aranmakta ve bulunmasında sıkıntı yaşanmaktadır. Ülkemizde gönüllü kan bağış oranı yüzde 50 olup, bu oran ihtiyacı karşılamakta yetersizdir. Kan bağışını en basit organ bağışı olarak tanımlayabiliriz. Vucutta ortalama 5-6 litre kan vardır ve bağışta 450 ml.si alınmaktadır. 18-65 yaş arasında olan ve ciddi bir rahatsızlığı olmayan her birey gönüllü olarak kan verebilir. Düzenli yapılan bağışlar güvenli kan olarak kabul edilir. Bağış öncesi kan düzeyine, tansiyona, nabız ve ateşe bakılır ve uygun olan kişilerden bağış kabul edilir. Sağlıklı insan 3 ayda bir kan bağışı yapabilir, bunun hiçbir zararı yoktur. Bağışlar Hepatit B, C, AIDS, sifiliz testlerinden geçer, kan grupları bakılıp, sağlıklı kanlar uygun koşullarda saklanır, ihtiyacı olan hastalara ulaştırılır. Her bir ünite kandan eritrosit (alyuvar), trombosit (pıhtılaşma hali) ve plazma (sıvı kısım) olarak 3 ürün üretilir. Yani bir ünite kan 3 hastayı kurtarır" dedi.

İzmir Bölge Müdürü Dr. Gökay Gök, Kızılay’ın düzenli bağış yapanlara manevi ödüllendirme olarak; 10 bağışta bronz, 25 bağışta gümüş, 35 bağışta altın madalya, 45 bağışta plaket verildiğini söyledi. Kan kullanan tüm hastanelerle protokol yapıldığını belirten Dr. Gök, sosyal güvencesi olan her vatandaşın kana ücretsiz sahip olabileceğini, kanın parayla satılmadığını vurguladı.

Kadın doğum doktorlarına kurs

EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı "Jinekolojik Endoskopik Cerrahi" eğitim programı düzenledi.

Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Bilgin, kurs döneminde ABD Louisville Üniversitesi’nden Kentucky’den Prof. Resad Paya Pasic’in teorik ve uygulama için geldiğini belirterek, "Endoskopik cerrahi gün geçtikçe geniş bir uygulama alanı bulmakta. Hekimler yeterli eğitim aldıkları takdirde uygun araç gereçlerle donatılmış ameliyathanelerde karın açılarak yapılmakta olan ameliyatların tamamı karnı açmadan yapılıyor. Karnı açmadan karın boşluğu içersine 3-4-5 küçük kesilerden araçlardan içeriye konarak aynı ameliyatlar yapılabiliyor" dedi.

Prof. Dr. Bilgin, eğitimin amacının Türkiye’deki kadın hastalıkları uzmanlarının Endoskopi Cerrahisi’nde el becerilerini artırmak olduğunu belirtti. Prof. Dr. Pasic’in teorik ve pratik eğitim verdiğini, maketlerle ve bilgisayar similatörüyle ameliyathanede uygulama yapıldığını vurgulayan Prof. Dr. Bilgin, "Ayrıca kamerayla ameliyatın tamamı perdeye yansıtılarak ses bağlantısı kurulup, hem operatörün yaptığı ameliyatın bilgilerini aktarmasının yanında ameliyatı izleyenlerin operatöre soru sorma olanağı var" dedi.

Dişlerimize bakmıyoruz

AĞIZ bakımının ve sağlıklı dişlere sahip olmanın temeli fırçalamak gibi basit ve iki dakika zaman alacak bir işlemi neden yapamıyor, dişlerimizi çürüklere teslim ediyoruz. İzmirli Diş Hekimi Timuçin Yazgan, diş temizliği ve dişetleri ile ilgili uyarılarda bulundu. Diş fırçalamasının bile iyi bilinmediğini belirterek, "Bazen öyle bir diş ağrısından şikayet ediyoruz ki, sanki dişimizde kocaman bir çürük var. Fakat her zaman çürükten ağrı olmayacağını, başka sebeplerinin de olmasının yanında; doğru ve düzenli diş fırçalamamak, periyodik olarak bir hekim kontrolünde olmamak da en önemli sebeplerdendir. Bazen insanlar, diştaşı temizliğinin bir kere yapıldımı, daha çok birikme olacağını (yanlış), alışkanlık yapacağını (doğru) çok söylerler. Tabii ki, temizlik her zaman periyodik olmalıdır. Genelde diş fırçalamaya çok önem vermeyiz, ağız içinde artıkların yerleşip üreyebileceği bir çok fissür, dişeti cebi, ara yüzler vardır. Diş üzerinde plak tabakası oluşmasından sonra kronikleşip kireçleşmeye başlayınca ağız hijyeni bozulur, bakterilere besi yerleri oluşur, artık diş etlerinde kemik lamellerinin erimesine bağlı olarak diş eti cepleri derinleşmeye daha çok artık birikmeye başlar ve kanamalar, ağız kokusu gelişir. Artık hekime ihtiyaç gelmiş geçiyordur bile" dedi.
Yazarın Tüm Yazıları