Kadını erken tanı kurtarır

MEME kanseri, kadınlarda en sık görülür ve ölüme neden olur. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkemizde de yüzde 24.1’le kadınlarda görülen kanserler arasında ilk sıradadır.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşenur Oktay, meme kanserinde ölümü azaltmanın en etkin yöntemin erken tanı olduğunu belirterek şunları söyledi: "Erken tanıyla meme kanseri günümüzde korkulu olmaktan uzaklaşmıştır ve başarıyla tedavi edilebilmektedir. Erken tanı için kadınların kendilerinin düzenli yapacakları elle muayene önemlidir. Ancak memedeki bir kitlenin saptanmasında kullanılan en etkili yöntem mamografidir. Mamografi erken saptama gücü yanısıra ucuz, kolay uygulanır ve kolay erişilebilir olma özellikleri ile günümüzde kullanılan en uygun tarama yöntemidir. 40 yaşından sonra kadınların mamografik taramaya başlaması önerilir. Meme kanseriyle savaş için Sağlık Bakanlığı ulusal standartlar yayınlamış, tarama işlemleri (klinik meme muayenesi ve mamografi) sosyal güvenlik kapsamına alınmıştır. Kanser Savaş Dairesi 2008 itibariyle 81 ilde toplam 82 Kanser Erken Tanı ve Eğitim Merkezi’nde (KETEM) 50 yaş üzeri kadınlarda meme kanser taramasına yönelik çalışmalara başlamıştır."

Dokuz Eylül’e taze kan

Psİkİyatrİst Prof. Dr. Ayşegül Yıldız, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcılı’ğına getirildi. Prof. Dr. Yıldız, hastanenin gülen yüzü olacaklarını belirterek, "Göreve gelişim ekibe dinamik bir enerji katmak anlamında iyi olacaktır. Benim hastanede eczaneler ve akreditasyondan sorumlu bir görevim olacak. Daha sonra kategoriler performansa göre değişebilir. Ama bizim öncelikli hedefimiz, hastanemizin ulaslararası standartlara ilişkin sertifikasyonunu tamamlamaktır. Bu yıl tamamlamak amacındayız" dedi.

97 yaşında kornea nakli ile gördü

EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Kliniği’nde 97 yaşındaki Gülsüm İyici’ye kornea nakli yapıldı. Tekrar gün ışığına kavuşmanın mutluluğunu yaşayan İyici, "Herkes organ bağışı yapsın, benim gibi herkes ışığa kavuşsun. Yıllar sonra çocuklarımı gördüm" dedi. 1993 yılında sol gözünü tansiyon sebebiyle kaybeden 1912 doğumlu Gülsüm İyici’nin sağ gözünün de iyi görmediğini söyleyen yakınları "Sağ göz, hem glokom hem katarkt ameliyatı olmuştu. Ama en sonunda kornea nakli ile gördü" diye mutluluklarını dile getirdiler.

Nakli yapan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Kliniği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sait Eğrilmez, şunları söyledi: "Yapılan 700 kornea naklinin en yaşlı olanı. Dünya tarihinde en yaşlı kornea nakli 104 yaşında İngiltere’de. Yaşı ne olursa olsun görmek herkesin hakkı, altı ay önce sıraya alınan İyici 97 yaşında görmese de olur diyemeyiz. Artık yemeğini kendi başını yiyecek televizyonun seyredecek, kaliteli bir yaşam sürecek. Yaşlılar ve iki gözü görmeyen insanlar kornea naklinden sonra kendi yaşamına dönüyor, ayrıca onlara bakan kişi kendi iş gücünü başka alana kaydırıyor. İki kişi birden yaşama dönüyor."

Zatürre aşısı yaptır ve korun

Pnömokoklar (S. pneumonia) menenjit, zatürre, bakteriyemi ve üst solunum yolu enfeksiyonu gibi bir çok enfeksiyona neden olabilen bir bakteridir. Uzmanlar, pnömokok enfeksiyonlarının ölüm, hastanede yatış ve sağlık harcamasına neden olduğunu belirtirken, "İleri yaştaki zatürrenin de en büyük sebebi" dedi. Bu bakterinin yapmış olduğu enfeksiyonların genellikle bebek ve yaşlılarda görüldüğü ve bu yaş grubunda ölüme kadar uzandığı belirtildi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Atilla Akkoçlu, zatürre (Pnömokok) enfeksiyonlarından korunma amacı ile risk grubunda yer alan bireylerin aşılanması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Akkoçlu, "Aşı pnömokokların 90’a yakın suçlarından en sık ve en ağır enfeksiyonlara neden olan 23 tanesini kapsar. Bu aşı tüm pnömokok enfeksiyonlarının yüzde 85-90 ’ını kapsar.

Pnömokok aşısının; 65 yaş üzerindeki sağlıklı da olsa tüm bireylere, 2-64 yaş arasındaki kronik (müzmin) kalp ve akciğer hastalığı olanlara (KOAH, bronşektazi), şeker hastalığı olanlara, kronik karaciğer hastalığı olanlara, dalağı ameliyat ile çıkarılmış veya fonksiyon görmeyen olgulara, kronik böbrek yetmezliği olanlara, AIDS hastalarına, alkoliklere ve bağışıklığı baskılanmış olgulara (organ nakli) yapılması önerilir. 23 valanlı aşı 2 yaşın altındaki çocuklara ve gebeliğin ilk üç ayında yapılmamalıdır. Kemoterapi ve radyoterapi sırasında pnömokok aşısı uygulanmamalıdır.

Pnömokok aşısının kronik hastalığı olanlarda yüzde 65-84 oranında koruyuculuğu vardır. Birçok ulusal ve uluslararası sağlık kuruluşu 23 valanlı pnömok aşısının riskli gruplara yapılmasını önermektedir. Aşının uygulanmasının ardından antikor yanıtı 7-10 yıl devam etmektedir. 65 yaşından önce aşılanmış ve 5 yıl geçmiş olan olgularda bir defaya mahsus olmak üzere rapel yapılır. Pnömokok aşısı üç yıldan kısa aralıklarla ve ikiden fazla uygulanmamalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları