Fonksiyonel tıbbın modernden farkı

HEPİMİZ biliyoruz ki sağlık, insan hayatındaki en önemli şeylerin başında geliyor. O olmazsa zaten başka çoğu şey de olmuyor. Kıymetini sonradan daha iyi anlıyor, kapı kapı şifa dağıtanların peşine düşüyoruz.

Haberin Devamı

Çaresiz ya da takatsız kalmadan önce sağlığa eğilmek asıl beceri ve öncelik. Türkiye’de ‘fonksiyonel tıp’ın kurucusu olan, yıllarını ülkemizde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde tıp alanında yeniliklere adamış bir insan Dr. Mustafa Atasoy. Onunla sohbet ettikten, romansı bir üslup ve tatta yazılmış sağlık kitaplarını okuduktan sonra “Neden ben bu doktor ile daha önce tanışmadım, öğretilerini okumadım?” diye hayıflanacağınız olağanüstü bilge ve o ölçüde mütevazı bir kişi. En azından kafanızdaki soruların bir kısmını kendisine Barbaros köyündeki çiftliğinde bizzat sorma şansına kavuştum. Sağlığa bütüncül bakışın üstadı Doktor Mustafa Atasoy, fonksiyonel tıbbı kısa ve öz anlattı

YAŞAMA ÇOK ŞEY KATIYOR
“Her ne kadar bunu reddetmek havalı bir spora dönüşmüş olsa da, modern tıbbın kelimenin tam anlamıyla ‘yaşama’ kattığı ve katacakları görmezden gelinemez boyutta. Özellikle akut hastalıklarda aşılar, antibiyotikler, ilaçlar, organ nakilleri, cerrahi girişimler, her biri daha düne kadar ‘mucize’ olarak nitelenebilecek kazanımlar. Artık insanlar bulaşıcı hastalıklardan kitleler halinde ölmüyor. Yeni sorunlarımız uzayan ortalama insan ömründe yüzleşmek zorunda kaldığımız kronik kompleks hastalıklar, yani alzheimer, kalp damar hastalıkları, kemik erimesi, kanser ve yaşam kalitemizi düşüren otoimmün hastalıklar, hormonal sorunlar ve daha pek çoğu. Günümüz modern tıbbı bu kronik hastalıkları semptomlar ve coğrafik organ sistemleri temelinde etiketleyip sınıflandırarak birer hastalık ismi veriyor. Böylece ‘tanı’ koyulmuş oluyor. Geriye kılavuzlarda önerilen ilacı vermek kalıyor. Bu basite indirgeyici yaklaşım günümüzün kronik hastalıkları karşısında işlemiyor. Frengiye penisilin verir gibi geçip gidemiyorsun. Coğrafik organ sistemlerine dayalı branşlara ayrılmış biz doktorların ayrı poliklinik odalarında birbirinden kopuk yaşayarak öğle aralarında buluşup çay içtiği gibi birbirinden kopuk yaşamıyor vücut organları.

Haberin Devamı

AĞAÇTAKİ MEYVELER GİBİ
Hastalıkları bir ağacın dallarında ortaya çıkan meyveler olarak düşünün. Branş uzmanı arkadaşlar ilgili ‘dal’ üzerinde kaçınılmaz olarak ağacın bütününden kopuk bir yaşam sürerken o dalda ortaya çıkan meyveleri ‘ilaçlıyor’ ve ‘buduyorlar’. Yaptıkları son derece değerli ve onlara ihtiyacımız var, ancak o meyveler o ağaca gökten düşmedi! Ağacın köklerine ve gövdesine odaklanarak vücut sistemlerinin ortak ana biyolojik sistemlerine dokunan, böylelikle yukarıdaki dalların tümünde eş zamanlı bir iyileşmeyi hedefleyen birisine ihtiyaç var. Fonksiyonel tıp hekimi burada devreye giriyor. Ben onu ‘hasta-hekim el ele tıbbı’ olarak isimlendiriyorum. Doktor kelimesi latince ‘docere’ kelimesinden gelir. Anlamı ‘öğretmek’ demektir. Bu anlamda kişinin, hekiminin dikkat çektiği yaşam tarzı iyileştirmelerini benimsemesi bu birlikteliğin başarısı için bir ön şart.

Haberin Devamı

İNSANIN YAŞAM DÖNGÜSÜ
İnsanın doğal yaşamı 50 yaşına kadar, ondan sonrası vücut ve ruh sağlığınıza ne kadar iyi baktığınıza bağlı. Nüfusun yaşlanması kendimize iyi baktığımız anlamına geliyor. Eskiden de uzun yaşayan insanlar olduğu söylenir. Michelangelo 89, Mimar Sinan 99 yıl yaşamış. Ancak bu örnekler insanlık tarihini düşünürseniz hiç de eski sayılmaz. İnsanın toplam genetik mirası içinde son bir-iki bin yılın dikkate değer bir rolü olamaz. Bu mirasın oluştuğu yüzbinlerce yıl içinde Mimar Sinan gibi açlıktan, kıtlıktan, savaşlardan, soğuktan, doğal afetlerden ve bulaşıcı hastalıklardan korunaklı yaşayan ancak çok küçük bir azınlık. Nüfus yaşlanmasının nedeni önce tüm bu şartların günümüzde gösterdiği müthiş iyileşme, daha sonra da modern tıp diyerek küçümsemeyi nedense sevdiğimiz bilimsel gelişmeler sayesinde artık kimsenin kolay kolay ölmemesi! Ancak bu uzayan yaşamın, hastalıkları yönetmekle geçirdiğimiz, bir tür uzatmaları oynadığımız bir yaşamdan ibaret olmaması, en azından 40-50 yaşlarından itibaren vücudumuza ihanet etmemekten geçiyor.
Yiyeceklerimizi akıllıca seçmek ve az yemek, kesinlikle egzersiz, iyi bir uyku, güven dolu bir sosyal çevre ve özellikle 50 yaş ve ötesinde sağlık sorunlarına kişiye özgü bütüncül bir bakış, sağlıklı uzun ömür için olmazsa olmazlar olarak sıralanabilir.

Yazarın Tüm Yazıları