Depresyona karşı beynimizi terbiye etmeyi öğrenmeliyiz

MORALİMİZİ, iştahımızı, her türlü yaşam enerjimizi düzenleyen ve kendimizi değerli hissetmemizi sağlayan organ beyin...

İnsan beyni bunları, kalıtımsal ve gelişimsel olarak, doğarken getirdiği üretim ve mukavemet gücü ile birlikte çevresel koşulların etkisiyle düzen içinde gerçekleştirmekte. Koşullar mukavemet gücümüzü aşmaya başlacak derecede olumsuzlaşıp beyindeki koruyucu proteinleri tüketmeye başladığında da depresyon riski ile karşı karşıya kalıyoruz.

Peki depresyona girmeden mevcut biyolojik direncimizi maksimum düzeyde kullanmanın bir yolu var mı? Bu soruya "evet" yanıtını veren Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri Kliniği Öğretim Üyesi ve Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Ayşegül Yıldız, "Depresyona karşı beynimizi terbiye etmeyi öğrenmeliyiz" diyor ve ekliyor: "İnsan beyni o kadar güçlü ki, elimizde olmayan olumsuzluklara tepki vermiyor, pozitif düşünme biçimlerine tepki veriyor."

Olumlu düşünmeliyiz

Tüm organlarımızın, özellikle de beynimizin bizi optimum sağlıkta tutabilmeye programlandığını, buna tıp dilinde ’homeostaz’ denildiğini belirten Doç. Dr. Yıldız, "Bu sistemi nasıl optimum işlerlikte koruyacağız" sorusuna da "Kötü bir şeye odaklanmak, sürekli bunu düşünmek kendimizi kötü hissetmemize neden olur. Eğer olumlu taraftan bakarsak beynimizdeki doğuştan geliştirdiğimiz koruyucu sistemi harekete geçirip depresyona karşı mukavetimizi artırmış oluruz. Tabii, bu biyolojik özelliği anlattığımız biçimde maksimum kullanabilme becerisi bizi yüzde yüz koruyacak diye bir şey yok. Bazen biz ne yaparsak yapalım bu üç faktörün yani; doğuştan gelen yapısal mukavemetin; çevresel koşulların; bizim olumlu bakma çabalarımızın bileşkesi yine de klinik depresyon olabilir" dedi.

Belirtileri ve yapılacaklar

Klinik depresyonun belirtileri, en az iki hafta boyunca sürekli çökkünlük, zevk alamama, değersizlik, uyku iştah değişiklikleri, enerjisizlik, kararsızlık ve ölüm düşüncesidir. Eğer, yaşam üretkenliğimizi etkiliyorsa, mutlaka bir doktora gidip ilaç ve terapi desteği alınmalı. Bu tıpkı enfeksiyon geçirirken ateş düşürücü ve gerekiyorsa antibiyotik almak kadar doğal, etkili ve gereklidir.

Güneşin uyardığı tümör; Melanom

MELANOM, deri kanserleri arasında en ölümcül olanıdır. Güneşin bu tümörü uyardığı çok iyi bilinmektedir. Bu nedenle güneşi bol ülkemizde önemi daha da artmaktadır. Tedavinin anahtarı ise erken tanıdır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Dermoskopi Birimi Sorumlu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fezal Özdemir, çoğu melanomların renkli benler üzerinde geliştiğini söyledi.

İlk kez Ege Üniversitesi’nde 1993 yılında "ben ünitesi" kurulduğunu belirten Prof. Dr. Özdemir, "Bu tümöre öncü olabilecek benlere zamanında müdahale edilmeli. Ünitede benler ve deri tümörler son teknolojiyle derinlemesine inceleniyor. Son 10 yıldır da bu sistem bilgisayarlı dermoskobiyle sürdürülmekte ve 5 gün halkımıza hizmet verilmektedir. Ayrıca, Türkiye’de bir ilk olarak ’Melanom Konseyi’ kurulmustur. Bu konseyde dermatoloji, plastik cerrahi, patoloji, onkoloji, radyasyon onkolojisi, gereken olgularda çocuk onkolojisi, göz hastalıkları ve hatta psikiyatriden birer öğretim üyesi bulunmakta ve her ay olguları tartışmaktadır" dedi.

Kundak uyarısı

Yeni doğan çocukların kalça çıkıkları eğer hiç insan eli değmezse yüzde 90 bir ay içinde kendiliğinden iyileşeceği belirtildi. Kent Hastanesi Ortopedi kliniğinden Prof. Dr. Yücel Tümer, ailelere seslenerek, "Çocuklarınıza kundak yapmayın" dedi.

Türkiye’de yılda 1 milyon çocuk doğduğunu ve yapılan çalışmaya göre de 15 bininde kalça çıkığı olduğunu belirten Prof. Dr. Tümer, "13 bin 500’ü kendiliğinden iyi olacak. Ama geleneklerimiz kundak yapmayı öngörüyor, ayrıca kundağın ötesinde ağzındaki sular aksın diye ayaklarından tutulup ebeler ve bizim meslektaşlarımız tarafından silkeleniyor sırtına vuruluyor ve o çocuğun, doğal koruma pozisyonu kayboluyor. Bebeğin doğal yatma pozisyonu ile bizim kalça çıkığını tedavi etme pozisyonumuz aynı yani doğal haliyle ilk bir ayda yüzde 90’ını iyileştiriyoruz" dedi.

Prof. Dr. Yücel Tümer konuyla ilgili şunları söyledi:

"Bu ekonomik yönden de önemli. Türkiye’de bir yılda 10 bin kalça değiştirme ameliyatı yapılıyor. Hesap edersek 25 milyon dolar tutuyor. Halbuki bize 100 bin dolar verilip harcanmış olsa, ultrasonografi merkezleri kursak, eğitici broşürler hazırlasak, halka TV ile ulaşsak bunların büyük çoğunluğu kendiliginden iyi olacak. 30-40 yıl sonra bunun meyvelerini göreceğiz ve total kalça protezleri ortadan kalkmış olacak."

Bakanlıktan doğuştan kalça çıkıklarına karşı bir koruma veya önleme programı yapılmasını da isteyen Prof. Dr. Tümer, halkımızın dikkat etmesi gerekenleri de sıraladı:

"Çocuklarınıza kundak yapmayın, yıkadıktan sonra başağı sarkıtmayın silkelemeyin, bacaklarını bir araya sarmayın, bacaklarını kedi halinde durma pozisyonunu hiç bozmayın."

Melanoma yaklaşım

1. 10’dan fazla renkli beni olan hastalar dermoskopi ünitesinde izleme alınır.

2. El dermoskobu ile total vücut taraması yapılır.

3. Kuşkulu lezyonlar dijital dermoskopla takibe alınır ya da ileri kuşkuda plastik cerrahiye sevk edilir.

4. Melanom hastalarının rutin kontrolleri sırasında nevusları da kontrolden geçirilir.

5. Melanom hastalarının birinci derece akrabalarının kontrolü de önerilir.

6. Displastik ben ve melanom hastalarının takibi ömür boyu planlanır.
Yazarın Tüm Yazıları