Paylaş
GENELDE, biri diüretik denilen, idrar söktürücü/tuz atıcı ilaç olmak üzere tolere edilebilir en fazla dozda, en az 3 çeşit ilaç kullanılmasına karşın tansiyon normal düzeyine gelmiyorsa, buna ‘dirençli hipertansiyon’ deniyor.
Çok sayıda ilaç kullanılmasına karşın tansiyonun düşmediği durumların da olduğunu belirten, dahiliye uzmanı, nefrolog Prof. Dr. Ali Başçı, günümüzde böyle hastaların az olduğunu, çok etkili ilaçların olduğunu söyledi. Prof. Dr. Başçı, “Burada önemli olan, hastanın ilacı doğru ve düzenli alıp almadığıdır. Birçok hasta, ‘Artık benim tansiyonum yükselmiyor, yakınmam yok’ gibi gerekçelerle ilaçlarını aksatabiliyor” dedi.
Tuz kısıtlı diyetin ihmalinin de sorunlara yol açabildiğini vurgulayan Prof. Başçı, “Hastalar çoğu kez yemeğe tuz ekmemekle tuzsuz yediğini sanıyor. Oysa ekmek dahil birçok yiyecekte, özellikle de tuzda hazırlanan zeytin, peynir, turşu ve ev salçası gibi yiyeceklerden uzuk durmalı. Hastanın ev dışında yemek yeme zorunluluğu veya alışkanlığında da yine tuzsuz yeme şansı yoktur” diye konuştu.
İLAÇLAR ETKİSİZ KALABİLİR
Bu durumda tansiyon ilaçlarının etkisiz kalabileceğini de dile getiren Prof. Dr. Ali Başçı, şunları söyledi: “Özellikle steroid hormonlar (kortizon, doğum kontrol hapları) gibi, tuz tutucu ilaçlar, atardamarlarda büzülmeye neden olan romatizma ilaçları tansiyon ilaçlarının etkisini azaltabilir. Bütün bu koşullar gerektiği şekilde sağlandığı halde tansiyon yine düşmüyorsa, o zaman da hekimler bir nedene bağlı hipertansiyon yani sekonder (ikincil) hipertansiyon araştırması yapar.”
İKİNCİL HİPERTANSİYON
İkincil hipertansiyon olguları, tüm bu tip hastaların yüzde 5-10 kadarını oluşturuyor. Ancak böyle hastalar, olağan tansiyon ilaçlarına yanıt vermeyebilir, bazı özel tedavilerin olduğuna da vurgu yapan Prof. Dr. Başçı, “İlk karşılaşılan hipertansiyon hastasında, başlangıçta hekimler ikincil hipertansiyon için ayırıcı tanı yapmak zorundadır. Buna rağmen başlangıçta dikkati çekmeyen, böyle dirençli hastalarda sonradan ikincil bir hipertansiyon tanısı da konulabilmektedir. İkincil hipertansiyonun nedeni, yüzde 3-4 gibi sıklıkta görülen böbrek nedenlidir. Dirençli tansiyon yüksekliklerinin yüzde 20-30’u böbrekten kaynaklanır” şeklinde konuştu.
TUZ ATICI İLAÇLAR
Böbreklerin tuz atma kapasitesinin azaldığı nefritler ve böbrek yetersizliği gibi hastalıkların bu grupta olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ali Başçı, “Hastaların tansiyon tedavisinin temelini tuz atıcı ilaçlar teşkil eder. İleri böbrek yetmezliği durumunda diüretikler etkisiz oldukları için diyalizle tedavi gerekebilir. Bir diğer önemli grup da böbrek atardamarının daralmasıdır. Biz buna renovasküler hipertansiyon diyoruz. Bu daralma bazen genç yaşta damar duvarının yapısal değişiklerinden, ileri yaşlarda da damar sertliğinden olabilir” dedi.
Cerrahi müdahale
gerektirebilir
BÖBREKLERDE darlık nedeniyle kansızlık olduğunda, damar büzücü renin-anjiotensin denen bir hormon sisteminin devreye girdiğini ve tansiyon yüksekliği belirdiğini kaydeden Prof. Dr. Ali Başçı, şunları söyledi:
“Bu sistemin etkisini bloke eden ilaçlar vardır, ama eğer damar filmindeki (anjio) darlığın yeri ve şekli uygunsa balonla anjioplasti dediğimiz yöntemle de kalıcı biçimde ilaç kullanmaya gerek olmadan tedavi edilebilir. Çok düşük yüzdelerle de olsa, diğer önemli bir grup hastalık da endokrin hipertansiyondur. Bu grupta böbrek üstü bezinin tansiyon yükseltici hormonlarını salgılayan, adenom dediğimiz iyi huylu tümörleri ya da bezin büyümesi ile karakterli bir takım hastalıklar söz konusudur. Yine, hipofiz bezinin aşırı büyüme hormonu salgılandığı akromegali dediğimiz, tiroid bezinin aşırı salgılandığı zehirli guatr gibi hastalıklar da dirençli hipertansiyon nedenidir ki, çok kez bu hastalıkların bir kısmı cerrahi müdahale gerektirebilir. Çok küçük bir grup da bir tür doğumsal bir kalp rahatsızlığıdır, aort koarktasyonu dediğimiz bu hastalıkta, inen aortun doğmalık darlığı söz konusu olup genç erişkinlerde tanısı konabilir. Doğal olarak bu hastalık da cerrahi olarak tedavi edilir.”
Paylaş