DOKUZ Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Türkiye Acil Tıp Derneği Yönim Kurulu Başkanı Dr. Rıdvan Atilla, arseniğin ağır metal zehiri olduğunu ancak aynı zamanda politik bir zehir olarak da değerlendirilebileceğini söyledi.
Arsenik hakkında bilgi veren Dr. Rıdvan Atilla, kokusuz ve tatsız bir kırılgan kristal element olduğundan, içtiğiniz suda veya sıvıda olup olmadığını tadarak anlamanın imkansız olduğunu belirterek, "Organik olmayan arsenik, yer yüzü kabuğunda toprak ve kayalarda doğal olarak bulunabilir. Yeraltı suları arsenikli kayalar arasında akarken çözülen element suya karışabilir. Bu nedenle arsenik açısından yer-altı içme suları, yer üstü içme sularından (nehirler, göller) daha fazla risk taşımaktadır" diye konuştu.
Sadece İzmir değil
Dünyanın birçok ülkesinde yüksek arsenikli içme suyu nedeniyle sağlık problemleri gözlemlendiğini ve tahminen 100 milyonun üzerinde insanın bu nedenle risk altında olduğunu belirten Atilla, "Bu konuda en riskli ülke Bangladeş. ABD’nin bazı eyaletleri, Arjantin, Avustralya, Şili, Çin, Macaristan, Hindistan, Meksika, Peru ve Tayland’da da içme sularında dünya standartlarının üzerinde arsenik saptandı.
Kanserojen etkisini 10 yıl sonra gösteriyor
İçme suyunda yüksek oranda arseniğe uzun süre maruz kalmanın vücuttaki en erken belirtisi cillte renk değişikliği ve kalınlaşma olmakla birlikte en tehlikeli etkisi geç dönemde kanserojen olmasıdır. Mesane, akciğer, cilt kanserine yol açar ve böbrek, karaciğer ve prostat kanseri ile de ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bunun yanında bulantı, kusma, diyare gibi etkiler de görülebilir. Ayrıca dolaşım sistemi ve şeker hastalığı (diabet) ile de ilişkili olduğu bilinmektedir.
İçme suyunda kabul edilebilir arsenik miktarı
Dünyada içme suyunda kabul edilebilir arsenik miktarını araştıran ve öneren iki kurum vardır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve ABD Çevre Koruma Teşkilatı (US EPA). 1993 yılında WHO’nun bir raporunda bu değerin 0.01 mg/dl (10 ppm) olmasının şimdilik eldeki teknolojik ve ekonomik imkanlar ile sağlık açısından dünya çapında kabul edilebilecek en iyi standart üst değer olduğu vurgulandı. 2001 yılında EPA, WHO’nun 1993 yılındaki bu son rehberindeki değere göre kullanıcılarını arseniğin uzun dönem etkilerinden korumak için içme suyundaki eski 50 ppm değerinin yerine 10 ppm’lik yeni üst değeri standart olarak kabul etti. Tüm sistemlerin bu yeni değere adapte edilmesi için 5 yıllık bir süre verdi. Bu süre 23 Ocak 2006’da doldu. Bu tarihten itibaren içme suyundaki (organik ve organik olmayan formlardaki) arsenik değerinin toplam 10 ppm’i aşmaması gerekiyor.
Fizyoterapistler sertifika aldı
MESLEKİÇİ Eğitim Akademisi’nin (Med-VİTAN) fizyoterapistler için organize ettiği ve geçen ay düzenlenen Medikal Bantlama Konsepti Kinesiotape Yöntemleri sertifikasyonu, konusunda dünyada baş eğitmen olan Thomas Metzger yönetiminde gerçekleştirildi. İki günlük yoğun eğitim sonunda özellikle ortopedik rahatsızlıklar ve spor sakatlıklarının fizik tedavisinde başarısı yüksek olan bu yöntem için fizyoterapistler, global uygulayıcılık sertifikasına sahip oldular.
30 yıllık başarı başkanlıkla taçlandı
EGE Üniversitesi Nöroşirürji ve Pediatrik Nöroşirürji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saffet Mutluer, Cape Town’da yapılan ISPN (International Society for Pediatrik Neurosurgery) 35’inci kongresinde başkanlığa seçilmesinin kendisi için onur kaynağı olduğunu söyledi. Mutluer, "Bu başarı uzun bir bilimsel yoldan yürüdüğüm 30 yılın sonunda geldi" dedi. 1977’de Ege Üniversitesi’nde nöroşirürji ihtisasını tamamladıktan sonra 1978’de "Pediyatrik Nöroşirürji" konusuna yöneldiğini, 1980-1982 yılları arasında Chicago’da North Western University the Children’s Memorial hastanesinde Prof. Anthony J. Raimondi ve Prof. David G. McLone gibi konunun en değerli isimleri ile çalıştığını hatırlatan Mutluer sözlerini şöyle sürdürdü.
Los Angeles’da cübbe giyecek
"1992’de Ege Üniversitesi’nde Pediatrik Nöroşirürji Ana Bilim Dalı’nı kurdum. 2004-2006 yılları arasında ISPN üyelik komitesi başkanlığında bulundum. 25 yıllık ISPN üyeliğimin ve çabalarımın sonucu olarak 12-16 Ekim 2008 tarihlerinde Cape Town’da yapılan ISPN 35. kongresinde Nominating Commitee ve yönetim kurulunda oybirliği ile gelecek dönem başkanı olarak seçildim. 2009’da kuruluşun Los Angeles toplantısında yapılacak törenle cübbe giyerek başkanlığını alacağım. Uluslararası bir nöroşirürji dernek başkanlığı ilk kez bir Türk üyeye verildi. Kıtalararası rotasyonla seçilen başkanlığa benim Avrupa kontenjanından başkan seçilmiş olmam özel bir anlam da ifade etmektedir."