Bülent Katarcı

Göz dibi muayenesiyle şeker ve tiroid teşhisi

26 Şubat 2017
Yoğun damar ve sinir dokusu içeren gözün, birçok hastalıkta bulgu verdiğini belirten Prof. Dr. Süleyman Kaynak, “Ayrıntılı bir göz dibi muayenesiyle bazı hastalıkların erken teşhisi mümkün” dedi

Özel Retina Göz Hastalıkları Dal Merkezi’nin kurucusu Prof. Dr. Süleyman Kaynak, gözün yoğun damar ve sinir dokusu içerdiği için birçok sistemik hastalıkta bulgu verdiğini vurguladı. Özellikle sistemik damarsal olayların, retinada en çok tutuluma neden olan hastalıklar olduğuna dikkat çekti.

Şeker hastalığının ince damarları tutan bir hastalık olduğunu belirten Dr. Tülin Kaynak da, bu nedenle retina damarlarında erken dönemde bozulmalar olabileceğini söyledi.

Diyabetin habercisi
Dr. Kaynak, tedavi edilmeyen hastalarda ya da tedavi edildiği halde kan şekeri düzeninin yetersiz olduğu olgularda tekrarlayan göz içi kanamaları ve retina dekolmanı ile görme fonksiyonunun ileri derecede bozulacağını kaydetti. Kaynak, geçici bulanık görme, gözde kayma, çift görme ve sık arpacık çıkmasının da bazen şeker hastalığının habercisi olabileceğine dikkat çekti.
Graves hastalığının tiroid hormonlarının aşırı salınmasıyla belirgin ve göz bulgularına neden olan bir hastalık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Süleyman Kaynak, “Olguların yüzde 10-25’inde herhangi bir tiroid bozukluğu oluşmadan gelişebilir. Göz muayenesi sırasında böyle bir hastalık olduğu saptanabilir” diyerek, şöyle devam etti:

Tiroid belirtisi mi?
“Göz kapaklarında çekinti, gözün öne doğru çıkıntı yapması ve bu nedenle göz kapaklarının kapanmaması, buna bağlı olarak göz yüzeyinde kuruma ve ülserlerin olması, görme sinirinde kuruma (optik atrofi) gibi belirtiler bir tiroid hastalığının belirtisi olabilir. İyi bir muayene sırasında, hastalık erken dönemde fark edilerek bir endokrinoloğa sevk edilirse hasarsız veya minimal hasarla tedavi imkanı doğabilir.”

Tümörde erken tanı

Yazının Devamını Oku

Yaşam dolu ve enerjik olmaya var mısınız?

19 Şubat 2017
Yaklaşık 200 yıl önce Dr. Samuel Hahnemann tarafından geliştirilerek dünyaya yayılan ‘homeopati’ tedavisiyle, vücudun kendini doğal olarak iyileştirmesi amaçlanıyor.

Homeopatide beden, zihin ve ruhun bir bütün olarak ele alındığını belirten Eczacı - Homeopat Sebati Bilgiç, “Homeopatide hastalık demek, organlarda meydana gelen bozukluk demek değildir. Bütün olarak bedenin yaşam enerjisinin ve gücünün dengesindeki bozukluk demektir. Bu yüzden homeopatik tedavi, insanın bütün olarak bozukluğunu, dengesizliğini ve insanın tamamını kapsayan bir tedavidir” diyor.

Bu tedavide amacın, hastaya zarar vermeden, nazik, güvenilir ve sürekli bir iyileşme sağlamak olduğuna dikkat çeken Bilgiç, “Bu prensipten hareketle, iyileştirme gücü için kullanılan ilaçlar en küçük dozda verilir” vurgusunu yapıyor.

 

Kişiye özgü tedavi
Homeopati uzmanının) verdiği ilaç hakkında kapsamlı bilgiye sahip olması gerektiğinin altını çizen Bilgiç, “Homeopatide tedavi, kişilere özgüdür. Kişinin belirtileri, homeopat tarafından bir sanatçı titizliğinde doğadaki bu doğal ilaçlarla benzerleştirilir. Doğadaki her madde ilaç olarak kullanılır. Bitkiler, hayvanlar, periyodik cetveldeki bütün elementler vs. homeopatik ilaç olarak kullanılır. Bitkisel homeopatik ilaçlar, bu grubun önemli bir bölümünü oluşturur” dedi.

 

Anne karnında başlar

Yazının Devamını Oku

Korneal dövme ile mutlu bir yaşam

12 Şubat 2017
Yaralanma ve iltihaplar iyileştikten sonra kalan beyaz lekeler, ‘kornea dövme uygulaması’yla gideriliyor. Bu boyama işleminden sonra hastalar kendisini daha mutlu hissediyor...


Toplumlarda estetik kaygılar hep var oldu, güzel görünmek ve kusurları düzeltmek hep öncelikler arasında yer aldı. Estetik düzeltmeler, tıpta fazlasıyla yer aldı. Bunun bir bilim olarak gelişmesi ve teknolojinin ilerlemesiyle de çok farklı bir noktaya taşındı.
M.S. 2’nci yüzyılda Bergamalı Galen, yaralanmalar veya iltihaplar sonucu gözlerinde beyaz leke olanlarda korneayı, yani gözün camsı tabakasını boyayarak estetik düzeltme sağladı. Bu, eskiden bu yana bilinmesine karşın bugün yaygın olarak kullanılmayan bir yöntem.


Lekeler boyanıyor
Günümüzde ‘keratopigmentasyon’ yani ‘kornea dövme uygulaması’ yine aynı nedenlerle yapılıyor. Yaralanmalar ve iltihaplar iyileştikten sonra kalan beyaz lekeler, hoş olmayan bir görüntüye neden oluyor ve kişilerin yaşamlarını olumsuz şekilde etkiliyor. Bu lekelere özel yöntemlerle göz doktorları tarafından yapılan boyama işlemi, hastalarda estetik yönden düzelme sağlıyor ve kişi kendisini daha mutlu hissediyor.


Yazının Devamını Oku

Aşı yaptırın, gripli ile temastan kaçının

6 Şubat 2017
Gribin son derece ciddi sonuçlara yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Büke, şu önlemlerin alınmasını istiyor: Aşı yaptırın, gripli kişilerle temas etmeyin. Hasta olursanız da yatak istirahati yapın, bol bol sıvı alın...

 

EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çağrı Büke,
gribin, sonbahar ve kış aylarında görülen, ciddi sonuçlara yol açabilen bir solunum yolu viral enfeksiyon hastalığı olduğunu belirtti. Söz konusu aylarda bir kişide başlangıçta boğaz ağrısı ve öksürük görülebileceğini kaydeden Prof. Dr. Büke, “Buna yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı ile kas ve eklem ağrısı yakınmaları eklenirse, grip akla getirilmelidir” dedi.


3-4 GÜNDE BAŞLAR
Gripli bir kişinin ağzındaki solunum damlacıklarının çeşitli yollardan sağlıklı kişiye, göz, burun ya da ağzından bulaşmasının ardından 3-4 gün içinde hastalığın başlayacağını vurgulayan Büke, “Risk grubu dışındaki kişilerde en geç 5 ile 7 gün içinde hastalık geçer. Hastalığa yakalanan kişilerin diğer kişilere bulaştırmaları ortalama 5 gün sürer” diye konuştu.
Hastalığın toplumda gelişme sıklığının, erişkin yaş grubunda yüzde 5-10, çocuklarda da yüzde 20-30 olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Büke, şöyle devam etti:


Yazının Devamını Oku

Akupunktur ile rahat menapoz

30 Ocak 2017
KADINLARIN 40-65 yaşları arasında vücutlarının doğal bir süreci olarak yaşadıkları ve 5-10 yıl süren, ani terleme, sıcak basmalar, alınganlık, unutkanlık ve uykusuzluk gibi belirtilerle kendini gösteren ‘menapoz dönemi’ni daha rahat geçirmek artık mümkün. “Saydığımız semptomları yaşayan kadınların bu dönemi daha rahat, sıkıntısız ve gördükleri tedavilerin yan etkilerini yaşamadan geçirmelerini sağlamak biz hekimlerin kaçınılmaz görevlerinden” diyen akupunktur uzmanı Dr. Tayfur Yağcı, kadınları kendileriyle barışık olmaya çağırdı.

Bu dönemin kadınların hayatında doğal bir olay, yaşamlarının bir parçası olduğunu, güzel hale getirmenin yine kadınların kendi elinde olduğunu kaydeden Yağcı, menopoz dönemi semptomlarının tedavisinde, riskler taşıyan hormon takviyesi yerine, akupunktur tedavisini önerdi.

YARATTIĞI OLUMSUZLUKLAR

İnsülin direnci artar, kilo alma eğilim fazlalaşır. Armut tipi yağlanmadan, elma tipi yağlanmaya geçiş yaşanır. Kadında erkek tipi yağlanma başlar, karında ‘menopoz çemberi’ oluşur. ¡ Cilt incelir, lekelenmeler başlar. ¡ Vajina kuruluğu oluşur, cinsel işlev bozukluğu oluşabilir. ¡ Östrojen eksikliğine bağlı olarak kalpte ve damarlarda değişiklikler görülmeye başlar. ¡ Erkeklerin sorunu olan kalp krizi bu dönemde kadınlarda sık görülür, 55 yaş sonrası kalp krizinden ölümler kadınlarda ilk sırayı alır. ¡ 55 yaş sonrası kemiklerde kırılmalar başlar. Özellikle el bileği, omurga ve kalça kırıkları en sık rastlananlardır.

 

 

Yazının Devamını Oku

Kemiklerinizin sessiz düşmanı

22 Ocak 2017
Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz, kemik yoğunluğunda azalma, kalitesinde bozulma ile birlikte ortaya çıkan bir iskelet hastalığıdır. Kemik kırılganlığında artışla birlikte en çok omur, kalça ve önkol kırıkları gelişir.

Tüm dünyada her üç saniyede bir osteoporoza bağlı bir kırık oluşmaktadır. 50 yaşından sonra her üç kadından biri ve her beş erkekten biri bunu yaşıyor. Bir yılda osteoporoza bağlı kırık sayısı; çok sık görülen hastalıklar olan meme kanseri, kalp krizi ve inme hastalığının üçünün görülme oranının toplamından daha fazladır. “Ortalama yaşam süresi giderek arttığı için osteoporoz hastalığı görülme oranı da artacak ve giderek daha önemli bir sağlık sorunu haline gelecektir” diyen Türkiye Osteoporoz Derneği Başkanı Prof. Dr. Yeşim Kirazlı, bu konuda görüşlerini aktardı;

KIRILMADAN AĞRIMAZ
Osteoporozda bir kırık oluşuncaya kadar hiçbir bulgu gelişmez, diğer bir deyişle kırık oluşuncaya kadar ağrı görülmez ve bu nedenle ‘sessiz hastalık’ olarak tanımlanır. En önemlileri omur ve kalça kırıklarıdır. Omur kırıkları şiddetli ağrı, boyda kısalma ve kamburluğa neden olur. Kalça kırığı geçiren hastaların yarısından azı tekrar desteksiz yürüyebilir, hastaların çoğunluğu beslenme, giyinme gibi günlük yaşam aktivitelerinde bir başkasının bakımına muhtaç olurlar. Kırıklar sadece yaşam kalitesini bozmaz, ölüm oranlarını da artırır. Kalça kırığı geçiren beş hastadan biri altı ay içinde kaybedilir.
Osteoporoza bağlı kırık geçirenlerin yüzde 80’i daha da fazla engellilik oluşturacak yeni kırıklara karşı korunmasız bırakılırlar, oysa bunların yarısı yeni bir kırık geçirecektir. Kemik sağlığı için hareket geçme zamanı şimdi, 10-20 sene sonra değil, çünkü o zaman çok geç olacaktır.
Osteoporoz kalıtsal bir hastalık değildir ancak ailesinde osteoporoz öyküsü, hele kalça kırığı geçirmiş olanlar önemli derecede risk altındadır.

ERKEN MENAPOZ RİSKİ
45 yaş öncesi menapoza girmek risk oluşturur. Kortizon, mide koruyucular, depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, kan sulandırıcılar ve bazı kanser ilaçları, özellikle de meme ve prostat kanserinde kullanılan ajanlar osteoporoza neden olabilir. Kronik bronşit, çölyak, romatoid artrit, diyabet, alzheimer hastalığında da kırıklar artmıştır. Bu ilaçları kullananlarda ve bu hastalıklara sahip olanlarda dikkatli olmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.

YAŞAM TARZI ÖNEMLİ

Yazının Devamını Oku

Mikropları öldür vitaminleri koru

16 Ocak 2017
Sağlığımız için ne yediğimize özen göstermemiz gerektiğini biliriz. Diyabet, fazla kilo, tansiyon ve yüksek kolesterol olsun veya olmasın, yediklerimizin kısa veya uzun vadede sağlığımızı etkilediği kaçınılmaz bir gerçek. Ancak, yemekleri pişirme yöntemlerinin de ne yediğimiz kadar önemli olduğunu unutmamalıyız.


14 yıl Amerika’da kaldıktan sonra Türkiye’ye dönen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Sinan Altıner ile ‘yemekl pişirme’ üzerine konuştuk.


YÜKSEK ISIYA DİKKAT
“Yemek pişirmenin en belirgin avantajı, mikropların öldürülmesidir. Ancak pişirirken yüksek sıcaklıklara maruz bırakmak bir takım değişikliklere yol açar. Örneğin, proteinlerin yapılarında bozulmalar meydana gelebilir ve bu sindirimi zorlaştırıp vücudumuz tarafından yabancı bir madde gibi algılanarak bağışıklık sistemimizi harekete geçirebilir. Pişirmek, proteinlere olan bu etkilerinin yanında, başka istenmeyen ve zararlı olabilecek sonuçlar da doğurur.


VİTAMİNLERİ BOZMAYIN

Yazının Devamını Oku

Salihli Özel Can Hastanesi’nin sloganı; Seninle mümkün

8 Ocak 2017
Salihli Özel Can Hastanesi 2002 yılında Kadın Doğum Hastalıkları Uzmanı Dr. Muzaffer Keskiner önderliğinde 30 yataklı bir hastane olarak kuruldu.

En büyük sermayesi insan olan, her biri alanında uzman hekimlerle birlikte, yerel bir kurum olarak varlığına başlayan Can Hastanesi, sadece ilçeye değil, çevreye de şifa dağıtıyor.

 

YÜZDE 348 BÜYÜDÜ
Can Sağlık Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı Umut Can Keskiner, kurumla ilgili şu bilgileri paylaştı;
“Can Hastanesi’nin son 10 yıl içinde Salihli’deki aktif toplam büyüme oranı yüzde 348 olmuştur. 30 yataklı bir hastaneden 127 yataklı ve bölgenin en büyük yoğum bakım bölümüne sahip olan bir hastaneye dönüşmüştür. Hastalarımız başta olmak üzere, yaşamı paylaştığımız herkesle birlikte oluşturduğumuz güvenin, dayanışmanın, sağlığa ve iyilik halinin sürekliliğine yaptığımız katkının paha biçilmez olduğuna inanıyoruz.

 

SPORDAN EĞİTİME

Yazının Devamını Oku