Paylaş
Puf ya da vın diye. 9 kilovat ağırlıkta sallana yuvarlana, 10 milyon megabayt hızda düşe kalka. Hertz birimini hiç sorma. O kelimenin ne anlama geldiğini fen dersinde bile merak etmedin. Dalgacıydın, camdan dışarıyı seyrettin ve öğretmenini dinlemedin.
Neyi, ne ara geçtiğini, hangi tünellere girip, hangi duraklarda hoplaya zıplaya indiğini veyahut aynı yanlış, ama çok yanlış, sağır sultanın bile zil takıp oynattığı, yanlışlığından haberdar olduğu şu elimizde görmekte olduğunuz biricik trenimize tekrar tekrar kim bilir kaç kez bindin...
Üstelik perendeler ata ata, gönüllü olarak. En önde, sırıta sırıta bayrak sallayarak.
Üzülme. Ve dur. Fillerin dört bir yanda fink attığı kristal vazo hassaslığından çıkıp, kurtul. Diren ve kırılma! Yüz bin parçaya ayrılma. Bazen, göz açıp kapama süresi bile geçmeden, inmek için İMDAT ipini çekip, çekici cebinden çıkarıp, bir Rambo kıvraklığında camı tuz buz ettin. Bravo ve de alkışlar doğru yer ve zamanda trenden indin.
Gözlerin, zifiri karanlıklarda kamaştı. Ve bazen de ışığın en uç parlaklığında kör oldu.
Çocukluğun pötikare hayal, geleceğin tumturaklı bir yalandı.
Hiç hesaplamadığın ne acayip güzelliklere, ne fantastik, çizgi film renklerindeki iyiliklere denk geldin. Toz olduğu kadar, simli pembelere. Kendi kendine, yolda tek başına giderken 32 dişini elalemden esirgemeyip deliler gibi sırıttın. Gamzelerini ve kahkahalarını sandıklara koyup saklamadın. Çatlak sandılar seni. E zaten de öyleydin. Ve zaten çünkü ah o melekler, senden yardımlarını hiçbir zaman esirgemedi. Pamuklara sarıp sarmalayıp seni te bu günlere getirip, gülümsettiler.
Çalınan cüzdan hiçbir zaman seninki olmadı.
Bir kez çalındığında da içi hiç olmadığı kadar doluydu.
Şans hep tuttuğun takımdan yanaydı.
Ama en güzel golü de karşı takım attı.
Bir öyle bir şöyle derken, delirmedin. Çünkü, zaten doğuştan deliydin. 30 yaşıma ulaşamadan ölüversem bari, dedin. İçinden, 17’lerdeyken. Ne o öyle yaşlı yaşlı yaşayacağıma.
Aman yarabbi bu seninki nasıl bir ukalalık? Gençliğin sebebiyet verdiği ne şuursuz, ne dipsiz bir salaklık?
Halbuki düşünsene. Dünyaya gelmen de tam şu an nefes alıyor olman da bir mucize. Sen de ben de bu yaşa gelmiş kelli felli birer mucizeyiz. İster sağ profilimizden bak, ister sol. Doğmuşuz ve daha ölmemişiz. Haydi hep birlikte eller havaya, Noel Baba’ya katılalım: Ho-ho-ho!
Ve artık farkına varalım. Ne annelerimiz 3 memeliydi, ne de babalarımız 7 başlı dev birer canavar.
Hayat sen de dahil olmak üzere herkes için mucizevi olduğu kadar da sıradan.
Daha ilkokul kompozisyonlarını yazarken karar verdin...
Kimse kimseyi üzmesin. İnsanlar birbirini incitmesin. Koruyalım bütün doğayı ve hayvanları. Çıkarmayalım acımasız savaşları. Sevsin büyükler küçükleri, küçükler de büyükleri.
Barış, adalet, kardeşlik ve eşitlik!
Kimse kimseyi yalanlarla uyutmasın. Ayak üstü dolandırmasın.
Keşke hayat, hep bu kompozisyonların akıl yaşında takılıp, bozuk bir plağa dönüşseydi. Ilık bir muhallebi kıvamında sabitlenseydi.
Neyse sen yine de enseyi karartma. Doğru bildiğin patikalardan ayrılma. İstediğin papatyaları seçe toplaya geldin bu günlere. Çocuğunun da geleceğini şekillendirecek daha ne seçimler, ne kararlar var önünde.
Gelecek bir hamur. Sen al onu yoğur. Verdiğin şekle dikkat et ama. Hamur dediğin hemencecik kurur.
Sepet sepet yumurta. Gözlerinden öperim.
Paylaş