Paylaş
Belgesele başlamadan önce 1 Bilge’ydim. Bittiğinde 2 Bilge olmam inşallah. Aramıza neşeyle, süratle, samimiyetle ve de fütursuzca katılan yeni kiloları hemencecik kabullenip, şal gibi atmak istemem omuzlarıma.
İşte bu yüzden, belgeselin konusu İzmir’in yemekleri olunca, hem sevinç, hem hüzün aynı anda çöktü bulutlarıma.
Düşün, tarihi ta 8.500 yıl öncelerine kadar uzanan bir şehrin yemeklerini anlatacaksın. Kilometrelerce uzunluğundaki masalara sığmayacak dillere destan bütün bu yemekleri, sıkıştırıp tıkıştırıp 20-30 dakika sığdıracaksın.
Ve görev aşkına, kahramanca hepsinden tadacaksın. (Ki yalan yok, en sevdiğim bölüm de bu.)
İzmir’in tenceresinde neler neler pişmiş bir kere. 500 yıldan fazla burada yaşayan Sefarad Yahudileri’nin, 400 yıldır yaşayan Levantenler’in, mübadeleyle gelenlerin, Balkanlar’dan dönenlerin, Girit, Rum, Tatar Türklerinin daha kimlerin kimlerin yemekleri havada çarpışıp tek tencereye düşmüş.
O yüzden tat tat, anlat anlat bitmez İzmir mutfağı. Şu minnacık ve fani gazete köşelerine sığmaz.
O yüzden bugünlük hap gibi minnacık bir rota çizeceğim sana...
Sadece birkaç minnoş örnek sereceğim halılarına. Gazeteci abimiz Nedim Atilla’nın tavsiyeleri ışığında.
Kahvaltı için: Kemeraltı Havra Sokağı’daki ya da Alsancak’taki Dostlar fırınından aldığın boyoz ve fırınlanmış yumurta. Kızlarağası Han yakınlarında tezgah açan Engin’den sübye alıp içmeyi unutma.
Öğlen yemeği: Yine Kemeraltı’nda bir esnaf lokantası: Mahmut. Erken gidip yer kapmaya bak. Yemeklerin hepsi birbirinden iştah açıcı. Nohutlu işkembeyi mutlaka dene.
Ara atıştırma: Peynirciler Çarşısı’nda Turşucu Tahsin 1972’den beri orada. Ayaküstü turşu suyu iç. Seviyorsan acı da eklet içine. Ya da Şadırvan’ın dibindeki kahvede yapılan koruk suyunu dene.
Kahveyi hakkettin: Kızlarağası’nda fincanda pişmiş kahve için mola ver.
Bu arada, sokak lezzetleri için nefis bir kitap tavsiye edeyim sana. Nejat Yentürk yazmış. “Ayaküstü İzmir, Sokak ve Fırın Lezzetleri” adı altında. İçinde mumlu balık yumurtasından sulu atoma, nohutlu pilavdan midye dolmasına neyi nerede yiyeceğini, yemeklerin kökenlerinden, ustalarına her şeyi keyifle anlatmış.
Bu arada acıkmışsındır, artık daha da tutmayayım seni. Hep afiyet ve hep sağlıkla. Koşalım güzel yarınlara...
Paylaş