Paylaş
Halbuki ben değil, Mustafa Erdoğan kurdu o cümleyi. Anadolu Ateşi’ni kurduğu gibi. Aynı çeviklik, kararlılık ve hızla. Bir çırpıda. Hatta dedi ki; “Çin’de bile sorduklarında, tereddütsüz en coşkulu seyircinin İzmirliler olduğunu söylüyorum. Anadolu Ateşi’nin ruhunu en iyi anlayan şehir İzmir oldu çünkü.”
Üstelik İzmir, taa 19 yıl öncesinde İstanbul dışında turneye çıktıkları ilk şehir (Efes) olduğu için Anadolu Ateşi’nin uğurlu kentiymiş. Düşün dünyada yaklaşık 5 bin gösteri, 50 milyonu aşan seyirci. Ve içlerinde İzmirliler birinci. Nasıl girmezsin havalara şimdi?
YILLAR ÖNCE VİYANA
Yıllar önce Viyana’daki bir temsillerini izlemeye gittiğimde şaşırıp kalmıştım. Şimdi tabii bu Avusturya da balıklı, salatalı, zeytinyağlı, fıkır fıkır sıcacık bir Akdeniz ülkesi değil sonuçta. İnsanları da havası gibi mesafeli ve soğuk nevaledir diye önyargımı alınlarına yapıştırmıştım. Fakat gösteri bittiğinde seyirciler gözleriyle kibarca reverans yapıp evlerindeki buzdolaplarına çekilecekleri yerde, yeri göğü inletmiş, dansçıları tekrar tekrar sahneye getirtmişlerdi.
Bu arada belirtmek isterim. Türk sanatçılarının Avrupa turnelerinde salonu çoğunlukla gurbetçiler doldurur ya... Anadolu Ateşi’nde öyle değildi. Seyircilerin Müller, Gruber, Huber ya da Mayer’gillerden oldukları iki kilometreden netti. Onlar bile bu kadar coşkuluyken listenin en başındaki İzmirlilerin coşkusunu hayal et şimdi.
“Gitmediğiniz ülke kaldı mı?” diye soruyorum Mustafa Erdoğan’a. Çiğ yumurta yutarken yüzünün aldığı o talihsiz şekli saklayamazsın ya hani. İçin için kıskançlığımı da işte öyle saklayamıyorum. Papua Yeni Gine diyor. Aklına ilk gelen ülkeden anla. Gösteri yaptıkları coğrafyanın genişliğini. Ardından İzmir’den sonra gidecekleri yerleri saymaya başlıyor. Avustralya’dan girip Şili’den çıkıyor.
Her şeyi buruşturup buruşturup çöpe fırlattığımız, her şeyden çabucak sıkıldığımız, “Bitti bu sakızın da şekeri, gelsin bir sonraki!...” diye tahammülsüzce bağırdığımız, tüketmelere doyamadığımız bu doyumsuz hayatta Anadolu Ateşi’nin alevinin hala cılızlaşıp sönmemesi, Cats ya da Chicago müzikalleri gibi harlana harlana yılları devirmesi, dünyanın dört bir yanında salonları tıka basa doldurması ne kadar umut verici.
EVRENSEL BARIŞ MESAJI
Anadolu’nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel tarihini al, 3 bin halk dansı figürünü bale ve modern dansın diğer disiplinleriyle sentezle, medeniyetleri birbirine ekle, evrensel barış mesajı eşliğinde sahnele...
Kolay iş mi? Bu güzel bir ülke tanıtımı değil mi? Sırf dünya basınında yaklaşık 15 bin kez haberi yapılmış olmasını al, değerli bir vazo gibi evinin başköşesine koy. Bir de mesela, diyelim ki dünyanın bir şehrinde Troya temsilini sahneleyecekler... Aylar öncesinden o şehrin meydanına kocaman Truva atını koyuyorlarmış. Temsil afişinin yanına da tarihsel bilgileri asıyorlarmış.
1999’da hayaline giden ilk tohumu “Dansçılar Aranıyor” diye gazeteye ilan vererek atan, ilk “Sultans Of The Dance” adıyla birkaç temsil yapmayı planlarken 19 yıla ulaşan Mustafa Erdoğan ve tüm ekibini alkışlıyor, seni de gözlerinden öpüyorum.
EGE TURNESİNDE
Troya 6 Nisan’da, Anadolu Ateşi temsili ise 7 Nisan 21.00’de Halkapınar Spor Salonu’nda. Yazın da Çeşme’den Kuşadası’na tüm Ege’de turnuvada... Büyüyen kadrosu, yenilenen ruhuyla... Bu arada giderayak son dedikoduları da vereyim sana; baş dansçı İzmirliymiş. Dansçılar yetiştirmek üzere Türkiye’de 8 Sanat Akademisi bulunan Anadolu Ateşi’nin bir okulu da pek yakında BKM’yle ortaklaşa İzmir’de hizmete girecekmiş.
Mustafa Erdoğan’a röportajımıza tatlı bir çeteyle (oğulları Atlas, Ares, Güney ve yeğeni Rodin) birlikte geldiği için ayrıca teşekkür etmek istiyor, ara ara röportajı bırakıp aralarında çok da güzel eğlenip-kaynatan oğlanların oyunlarına dahil olmamak için kendimi zor tuttuğumu da belirtmek istiyorum.
Saygılarımla.
Paylaş