Paylaş
1 değil 100 değirmen suyu gerekir tatilini bitirmeye.
Bir küçük suyu sana 10 liraya satarlar, üstelik “Hey gidi yiğidim, arslanım evinde para basma makinen var da ona mı güveniyorsun” diye sırtını sıvazlayıp, cesaretini alkışlamazlar.
Geçenlerde bizimkiler (Yasemin, Özlem, Betül, Berrin) çocuklar tutturunca daha da fazla direnememişler. Alaçatı’daki içinde su sporları yaptırılan plajlardan birine gitmişler.
Plaja giriş: 70, hamburger yiyiş: 50, şişme bota biniş: 50
Lütfen anne n’olur, n’olur... Bakın çocuğunuz da istekli, onları drone’la çekiyoruz han’fendi. Çekiş: 60 Te Le.
Al basmasın diye yanacıklarına bu sıcakta, suyu, meyve suyunu, kızarmış patatesi artık fiyatlandırmıyorum.
2 çocuklu bir ailenin reisisin, dolayısıyla matematiğin artık bir profesör, bir John Nash kuvvetinde. Al bu paraları, bir çırpıda topla, çarp 4’le. Ne kaldı cebinde?
“Ne yaptınız?” dedim. “Paraları bir arabulucu ve barış elçisi eşliğinde bavulla ve noter huzurunda mı işletmeye devrettiniz?”
Akşamına Yasemin’in doğum gününü kutlamak üzere Alaçatı’da bir restorana gittik. Menüdeki adı, ‘tatsız marulların içine itinayla saklanmış, büyüteçle bulana aşk olsun’ olması gereken ahtapotun salatası gibi birbirinden gizemli şeyler yedik. Yerken tuzsuz, öderken epeyce tuzlu şeyler.
Yemeğimiz biter bitmez, hop diye sandalyeleri çekip götürdüler altımızdan. Hatta masamızı da. DJ geldi dediler. Kaçışııııın.
Restoranımız bir kül kedisi edasında ya da ‘Hooop değiş ton ton....’ kafasında sen de bistro’ya ben diyeyim disco’ya dönüşüverdi.
Hayrola niye kaçıyoruz dedim Özlem’e. Meğer kandırılmışız. Telefonda ısrarla sorup, bu gelen değil, eski şarkılar çalan başka bir DJ olacak diye burada rezervasyon yaptırmışız.
Git kardeşim sen de ne işin var Çeşme’de, dağda, ormanda kamp kur diyebilirsin bana.
İnan öyle yapıyorum zaten. Ama ne yani seninle de şurada iki çift dertleşemeyecek miyim?
Çocukluğumun, gençliğimin yazlarının geçtiği, tek kuruş vermeden istediğimiz koydan özgürce denize atladığımız, kazıklanıp, kandırılmadığımız Çeşme’yi ne çok özlediğimi söyleyemeyecek miyim?
Burası orası değil, artık başka bir yer. Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.
Senelerce yerli olduğun yerde kendini artık turist hissetmek, hiç de kolay değil canımın içi. Kırk yılın başı ziyaretine gelen annenin, o çok sevdiğin böreği pişirip sana para karşılığı satması gibi bir his belki.
Yine de şükürler olsun. Ya başka bir restoranda menüye bile bakmadan, sırf canın çekti diye deniz mahsüllü pizza sipariş etseydin. Ve hesap geldiğinde (üstelik ustasının ilgi çok dediği) bu ‘Stella’ adlı pizzanın 500 lira olduğunu görseydin?
O zaman size sevdanın yolları, bana kurşunlar der miydin?
Bak, şükrede şükrede ne hale geldik.
CENK BOSNALI’DAN: BEN BİLİRİM
Üniversitedeyken biz, kantinde gitarıyla ne de güzel şarkılar çalardı Cenk Bosnalı.
İlerleyen yıllarda Balkan şarkılarıyla İzmir’den çıkıp sırf bizim kantini değil, bütün Türkiye’yi coşturdu. Cenk’in yeni şarkısı “Ben Bilirim”i çok severek dinledim.
Paylaş