Paylaş
‘‘Patates tarlasında otomobil üretmekten fevkalade gurur duyuyorum’’ diyen Cumhurbaşkanı Demirel, yarından sonra da kavak bahçesine otomobil fabrikası temeli atıyor.
Kutlarız...
İşte sonunda bizim ‘‘Karpuz tarlalarından çamaşır makinesi, lahana tarlalarından fırın, havuç tarlalarından müzik seti elde edeceğiz’’ görüşümüz gerçekleşiyor sayılır.
Sanayileşme zaten böyle olur.
‘‘Patates tarlasında otomobil üretmekten fevkalade gurur duyuyorum’’ diyen Süleyman Bey, o tarihi ve talihi sözlerinden birkaç ay sonra yapılan Tarım Şûrası'nda ne demişti:
‘‘Tarım ürünü ithal etmekten fevkalade hicap duyuyorum...’’
*
Ne yapmalıyız?..
‘‘Baba’’nın nerede fevkalade hicap, nerede fevkalade gurur duyduğunu nasıl ayırt edeceğiz?..
Ya da; patates tarlasına otomobil ektiğimizde, kamyonet çıkarsa?..
Biz ne yapacağız?..
Kavak bahçesi konusu malum:
SEKA'nın deniz üzerindeki kavaklığı, bedelsiz olarak Koç-Ford ortaklığına verildi. Bunun üzerine ‘‘Bu yağmadır’’ diyenler Başbakan hakkında gensoru verdiler, önerge çevreci CHP'nin(!) katkısıyla reddedildi.
Baba ise tahsise desteğini, arkadaşımız İsmet Solak'a ‘‘Çankaya'nın bahçesini bile veririm’’ diyerek ifade etti.
Mehmet Türker hatırlatıyor:
‘‘Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesi de var...’’
*
Kimsenin sanayileşmeye, Ford'un gelmesine karşı çıktığı yok.
Sorun; tarım alanlarının, bir avuç içi kadar kalmış yeşil ovaların, kıyıların sanayileşme adı altında yağmalanmasıdır. Artık suyunda kurbağa bile yaşamayan bu cennet ülkenin yavaş yavaş öldürülmesidir.
Ya da sorun:
Baba'nın ‘‘Tarım ürünü ithal etmekten fevkalade hicap duyması’’dır.
Yoksa başka sorun yok.
Patates tarlasının Japon otomobili vermesinden sonra, kavak bahçesi de Amerikan otomobili verecekse...
Daha ne isteriz?..
Sıra geliyor Beylerbeyi Sarayı ile Çırağan Sarayı'nın çınar bahçelerinden TIR elde etmeye. Misal; Gölcük'te çok güzel minibüs bahçeleri, Çanakkale kıyılarında ise verimli otobüs tarlaları gördüm.
Bir de iş kalıyor karar vermeye:
Onur mu duyuyoruz?..
Hicap mı?..
Paylaş