Son 27 yıl...

Muhabirliğimin ilk yıllarında her kar yağdığında, Yazı İşleri Müdürümüz Ahmet Nadir bana ‘‘Koş...’’ derdi.

Ben niye koşmam gerektiğini anlardım.

Doğru o eğilimi dik kaldırıma koşardım. Her seferinde birileri düşer, ben de fotoğraflarını çeker, gazeteye yetiştirmek üzere bu sefer kendi kendime emir verirdim:

‘‘Koş...’’

Hálá kar yağdığında içimde bir ses sanki ‘‘Koş...’’ der...

Koş, karlı parklara...

Koş, beyaz tarlalara...

Koş, yer-gök bembeyaz...

Koş, dallarında beyaz çiçekler açan ağaçlara...

Koş, kar yağdı...

*

‘‘Kayak yapmak için 27 yıl kaldı...’’

Bu ciddi bir haberdir, birçok Batı medyası manşet yaptı bu haberi.

Birleşmiş Milletler Çevre Proğramı tarafından yayınlanan raporda, küresel ısınmanın akıl almaz bir artış gösterdiği belirtildi bu yıl.

Raporu hazırlayan BM Komisyonu'nun başkanı Rolf Buerk, ‘‘Isınma kuzey yarımkürede daha şiddetli, kayak merkezleri ciddi tehdit altında’’ açıklamasını yaptı.

Otuz yıl önce Ankara'nın iki ay kar altında kaldığını, şimdi ise bunun en fazla bir-iki haftaya indiğini, Anadolu'nun giderek kuraklaştığını düşünürseniz, raporun dehşetini anlarsınız.

Bunun en büyük sorumlusu ise ABD...

Çünkü atmosfer kirliliğinin yüzde 52'sini yarattığı halde, tüm dünya ülkelerinin imzaladığı önlemler paketini ‘‘sanayim etkilenir’’ gerekçesiyle imzalamıyor.

*

Bu sene ilk kar yağdı.

Küçük beyaz yaramazlar zıplaya zıplaya yere iniyorlar.

Yer-gök bembeyaz.

Eminim hepinizin içinde bir ses ‘‘Koş...’’ diyordur.

Kar yağınca insanların kimisi dağlarda kaymak için, kimisi kentlerdeki kaldırımlarda kaymamak için çaba harcarken, haberler kötü.

Görüyorsunuz; insanoğlunun ahlaksızı, sadece ormanları-denizleri-yaylaları-nehirleri-gölleri-geyikleri-turnaları yok etmiyor, karı dahi almakta elimizden.

Umursamaz...

Ve aptalca...