Kırmızı telefon...

BAŞBAKAN Cumhurbaşkanı’nı aradı:

"Abdullah Bey, bizim durduğumuz yeri biliyorsunuz?..."

"Makam başında..."

"Hayır, kararlılık noktasında duruyoruz..."

"Hakikaten öyledir..."

"Yani kararlılık noktasından hareket ederek vardığımız yer işte bu noktadır... Bu noktadan itibaren bize gidip Sayın Başkan Bush’tan izin alacağımızı kimse söyleyemez..."

"İftira..."

Başbakan:

"Şimdi izin başka, müsaade başka... Kararlılıkla adım atarım ben... Bunun için kimseden izin-mizin alma noktasında değiliz....Hah, müsaade derseniz o nokta başka..."

"Ediyor iki nokta..."

"Tabiii... Bakınız ordunun başkomutanı kim?..."

"Ben..."

"Eeee... Şimdi aynı zamanda başkomutan olarak siz deseniz ki ’Ordular ileri marş’, gitmezler mi?..."

Bir sessizlikten sonra Cumhurbaşkanı:

"Giderler..."

"Tabii ki..."

Cumhurbaşkanı heyecanlanarak ve sesini yükselterek:

"Biz netice itibarıyla sağa dön deriz, sola dön deriz, marş marş ileri deriz..."

"Hah, işte bu... Hani bir söz vardır; innaküm el tazyik mıtıl dünya, küm selametel minel fasfata... Yani diyor ki..."

"Doğrusu bu hakikattir..."

Başbakan:

"İşte bu... Şimdi izin başka, müsaade başka... Kuzey Irak’a yapılacak müdahale meselesinde Bayan Rays geldi, diyor ki üçlü yapalım... Bizim kararlılıkla koyacağımız nokta ortada..."

"Bu gibi görüşlere hayır demek lazım doğrusu..."

"Bunu söyleyeceğiz, kararlılıkla üçlü olmaz diyoruz... Biz de iktidar olarak gözlerimizi kapatıp yetkimizi elimize alıp tek başımıza yaparız..."

"Başkan Bush’a meseleyi götürerek tabii ki..."

Başbakan:

"O başka..."

"Stratejik ortaklık gereği bir nevi müsaade gerekiyor ki, yapılan budur..."

"Tabiii... Müsaade isteriz... Ama kimseden izin alacak değiliz..."
Yazarın Tüm Yazıları