Kemancılar öldüler

O gece Sultansazlığı kıyılarında, gölden gelen yeryüzünün en uzun şarkısını dinledik.

Tam on bin sene...

Susmadan, aralıksız, kesintisiz...

Hiçbir opera, hiçbir orkestra böyle güzel değildi.

Gölden bir saz koparıp, yapraklarını yolarak sopa yapıp, büyük koroyaşef olmak geldi içimden.

Zıplaya zıplaya sallamak...

Arada bir tek ayağımın üzerinde dönüp, ördeklere ‘‘Az pes...’’, yaban kazlarına ‘‘Piyano piyano...’’, filamingolara ‘‘Fortee...’’ işareti vermek sopamla...

Sonra saçına arı girmiş orkestra şefleri gibi dellenmiş kafamı hızla sallamak...

Ve göklere zıplamak...

Bir yeşilbaşın solosu arada bir...

Biraz önce turnalar, o hüzünlü şarkılarını söyleye söyleye geçtiler tepemizden, orkestradaki yerlerini aldılar...

Tam on bin yıldır bu şarkı...

*

İkinci gün köylü dayı cinsel gücü artırdığı için, kimi vatandaşların gelip kuşların yuvalarını bozarak yumurtasını topladıklarını ve götürüp sattıklarını anlattı.

Çüşşşş...

Bir de gelip yuvasını bulamayan kuşların sağa-sola koşuşturup, bütün gece böyle ağladıklarını...

Aptalın birisi yumurtayı yemiş, gözü aletinde, cinsel gücünün artmasını beklerken, küçük kuşun bulamadığı yuvasına ağlaması karşısında zaten olmayan şef sopamı fırlatıp attım...

DSİ ise Sultansazlığı'nın çoğunu kuruttu...

Bu kez politikacılar siyasi güçlerini artırmak için oraları köylülere tarla yapıp dağıttılar...

En son Sultansazlığı'nın suyunu kestiler, yakında artık Sultansazlığı olmayacak...

*

On bin yıldır susmayan şarkı bitiyor...

Çellocu çulluk gitti, flütçü balıkçıl kuşu artık gelmiyor, viyolonsel çalan angutlar yok oldular...

Orkestranın geri kalanları, doğanın o muhteşem sahnesinin geri kalan yerinde yorgun, hasta ve bitmek üzereler...

Koro susuyor...

On bin senedir bitmeyen şarkının sonu bu...

Kemancılar öldüler...
Yazarın Tüm Yazıları