KEM gözler bu sefer Süreyya Ayhan’ın ayağına değdi.
Ben size memlekete kurşun döktürülmesinin artık şart olduğunu söylemiştim.
Taşfırın Erkeği de kem gözlere geldi. Bu kem gözler adama çifter çifter kadın da mı gönderirmiş demeyin.
Belli olmuyor.
Kem gözler Kevin Yenge kılığına giriveriyor.
Tren kazası...
‘Göndereceğiz’ dedikleri IMF ile yeniden üç yıl...
Van’da devlete yumruk...
Öldürülen TIR şoförlerimiz...
*
Kurşun döktürme işini ben yapacak değilim.
Demokrasinin nimeti olarak yüce halkımız ‘yürütme’ görevini AKP’ye verdiğine göre, bu kurşun dökme işini yapmak da ‘yürütmeye’ düşer.
Kabine toplanır.
Sanayi Bakanı, sanayi tesislerinden getirdiği kurşunları cebinden çıkartır, Abdüllatif Şener de evden getirdiği tavayı.
Başbakan paçalarını sıvayıp, terliklerle abdest aldıktan sonra ‘Çarşafı getirin’ der.
Bakanlar çarşafın altına sığacak şekilde yere dizilip otururlar.
Tayyip Erdoğan içinde kurşun olan tavayı üzerlerinde gezdirirken ‘Rabbim bu kullarına acı, onları kem gözlerden koru ya Rabbim...’ diye dualara başlar.
Çarşafın altından Ali Babacan fısıltıyla ‘Sanki tuhaf gibi oldum...’ diyerek, kem gözlere ulaşıldığının ilk haberini verir:
‘Sanki sırtımda ilahi bir ağırlık var, yumuşak yumuşak kıpırdıyor...’
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan üstten ‘O benim... Yer dar, biraz daha dayan...’ diye ekler.
*
Ne bileyim ben.
İktidar beceriksizliklerini ‘kem gözlere’ yüklerse, bize de kurşun döktürmeyi hatırlatmak düşüyor.
‘Kem gözler’in işleri berbat eden ‘göz’ kısmı gitse de ‘kem’i kalıyor geriye.
Kem-küm...
Van’da polisin burnuna atılan yumruktan Irak’ta uçurulan kafalara... IMF dayatmasından ABD kızdı diye vazgeçilen Iran doğalgaz hattına kadar, beceriksizlik-basiretsizlik altında ezilen hükümetten başka bir ses çıkmıyor: