PAZAR günkü Hürriyet’in orta sayfalarında kıyaslamalı iki kare fotoğraf yayınlandı. İsveç Kralı Gustaf ve eşi Kraliçe Silvia’nın Türkiye ziyaretinden iki kare.
Birincisinde; AKP’nin türbanlı-tesettürlü protokolünün arasında kral ailesi, kral sanki İran’da...
İkincisinde; kral ailesi son padişah Sultan Vahideddin’in torunlarıyla, hanımlar birer çağdaş Türk kadını, modern ve şık...
Haberin başlığı ise şöyleydi:
"Kralı Cumhuriyet Hükümeti böyle, hanedan da böyle karşıladı..."
*
O fotoğrafları insanların gözüne sokacak şekilde niçin birinci sayfadan vermediler bilmiyorum.
Ben o görüntülere razı değilim.
Bunu içime sindiremem ve kabul edemem.
Böyle temsil edilmeyi reddediyorum.
Seçmenin yüzde 25’inin oylarıyla iktidarın yüzde yüzünü ele geçirmiş bir partiye katlanıp katlanmamak, demokrasi bilincimizin kör-topal yanıdır ve ayrıdır.
Ama ben çağdaş Türkiye’yi isterim.
O görüntüleri istemem.
*
Şimdi, "Biz başı açıklara karışıyor muyuz?" diyenlerin bana küfür yağdıracaklarını biliyorum.
Ben de zaten başı örtülü olanlara karışmıyorum. Kim, nasıl isterse başını-saçını örtebilir. Türban da takabilir, tesettüre de girebilir.
Kimse buna karışmıyor.
Ama kimse türbana-tesettüre bürünüp "Laik Türkiye Cumhuriyeti"ni temsil edemez.
Anayasamızın öğretmen, hemşire, ya da sıradan bir devlet memuru olmasına dahi izin vermediği türbanlılar-tesettürlüler (içeride ve dışarıda onlarca yüksek yargı kararı varken) nasıl olur "Türkiye Cumhuriyeti"ni temsil edebilirler?..
Irmaklarından şehit kanı aka aka... Aç-susuz çırpına çırpına kurulmuş bu çağdaş ülkeyi "dinci-şeriatçı bir ülke" gibi göstermeye kimin hakkı olabilir?..
Bütün siyasi-ekonomik tartışmalar bir yana...
80 küsur yıl uygar dünyaya doğru yol aldıktan sonra, böyle mi gözükecekti Türkiye...