Paylaş
Bu ilk futbol yazım değil. İlk futbol yazımı gazeteciliğe başladığım yıl yazmıştım.
Doğrusunu isterseniz ben futboldan hiç anlamam. Zaten futbol yazım da futbolla ilgili değildi.
O gün spor muhabirlerimizin yarısı Meclis'te siyaseti izlemeye, kalan yarısı da ekonomi haberi bulmaya gittiklerinden, Yazıişleri Müdürü aslında polis muhabiri olan bendenizi 19 Mayıs Stadı'ndaki maça gönderdi.
Eğer oyuncular hakemi vursalardı, o iş tam bana göre olacaktı.
Ama kimse kimseyi vurmadı.
Oturup maça öyle baktım.
Maç bitti, gazeteye döndüm, kafam karışık... Aklımda tek kalan, diyelim ki 3-2 gibi bir garip rakam.
Rakamı biliyorum ama, kimin 3, kimin 2 olduğunu bilmiyorum.
*
İlk futbol yazım şöyle başlıyordu:
‘‘Bir bahar akşamıydı erken...’’
Peşine, topun bir vuruşla mavi gökyüzüne doğru yükselişini ‘‘Yalnız bir yolculuğun acı gidişi’’ diyerek ekledim. Topu yere indireceğim ama, sonra ne yapacağım?..
Ahmet Nadir haberimi okuduğunda kızdı:
‘‘Bu ne?..’’ dedi.
‘‘Bu ne?.. Hani takımlar, hani maç, hani goller, hani dakikalar, hani hakem, hani stat, hani seyirci?..’’
‘‘........!’’
‘‘Peki bu ‘yaban kazı' ne arıyor yazıda?..’’
‘‘........!’’
‘‘Hadi yine o neyse. Ben hiç ‘Bulutlara asılı kalan hüzünlü top' diye bir şeyi asla duymadım.’’
‘‘........!’’
*
Ben futboldan hiç anlamam...
Nedir futbol?..
Bir spor mu? Yüz bin kişinin oturup bira içerek göbek büyüttüğü, yirmi kişinin koşuşturduğu bir spor...
O siyahi oyuncular neyin nesi? Yani onlar Afrika'dan gelip gol atınca ‘‘Bizim takım’’ başarılı oldu sayılıyor mu?..
Peki, trilyonları kazanıp vergi vermeyen, barlardan çıkmayan, manken peşinde koşan futbolcular...
Ya o koca göbekli, ellerinde purolarla milyarları savurup, trilyonluk kapıları açan, densiz-geveze kulüp başkanları?..
Ya da; küfürler, kavgalar, silahlar, kurşunlar, zincirler, döner bıçakları...
Nedir onlar?..
Futbol o muydu?..
Paylaş