Paylaş
Küçüktüm, artık nasıl güldüysem, ilkeleri olan babam kaşlarını çatıp ‘‘Erkekler öyle gülmez’’ dedi. O sırada evimizin karşısındaki sinemada ise bir Türk filmi oynuyordu:
‘‘Erkekler ağlamaz...’’
‘‘Erkekler gülmez’’ ile ‘‘Erkekler ağlamaz’’ arasındaydım. Kulağımda babamın ‘‘Erkekler gülmez’’ sözü, gözümün önünde ‘‘Erkekler ağlamaz’’ afişi ve ben gülmemekle ağlamamak arasında kalakalmıştım.
Ama herkes Oğuz Aral ile Tekin Aral'ın mizah dergilerini okudukça gülüyordu.
Ve bir gün erkeklerin ağlamasının iyi olduğunu da yine Oğuz Aral'dan öğrendim.
*
Yıllar önce bir arkadaşımızın çok sevdiği gencecik karısı ölmüştü. O dayanılmaz acılar içinde durmadan ağlıyordu.
Bizler ise durmadan ‘‘Ağlama’’ diyorduk:
‘‘Ağlama, erkekler ağlamaz...’’
O sırada Oğuz Aral Ağabey başsağlığı dilemek üzere uçağa atlayıp birkaç saatliğine geldi. Bizler tam ‘‘Ağlama’’ diye diye, arkadaşımızı susturmayı zar zor başardığımız bir sırada...
Oğuz Aral söze ‘‘Niye ağlamıyorsun?..’’ diye başladı:
‘‘Ağla, içinden geldiğince ağla...’’
Ve arkadaşımız yeniden ağlamaya başladı. O ağlarken, Oğuz Aral, ağlamanın ne denli yüce bir duygu olduğunu, insanoğlunun dünyaya gelir gelmez niçin önce ağladığını, ağlamanın yüceliğini anlattı.
Hepimiz onu dinliyorduk...
‘‘Ağıdın’’ bu kadar önemli olduğunu hiç düşünmemiştim. Ve hiç kimse ağlamayı bu kadar güzel anlatamazdı.
Salondan çıt çıkmıyordu...
Oğuz Aral giderken de tembihledi:
‘‘Ağlamayı kesme!..’’
*
Erkekler hem güler, hem ağlarmış...
Gülmekten sonra bana ağlamayı da tanımlayan Oğuz Aral, Türk mizahının devidir.
Ondan bir numara küçük dev ise Tekin Aral'dı.
Sırma bıyıklı, görkemli saçlı, yakışıklı, delikanlı ve mağrur Tekin Aral... Benden bir kuşak büyük olsa da Tekin Aral ile biz arkadaştık. Eski Günaydın'da, ne zaman işleri berbat etsem, başım derde girse bu iki kardeşe sığınırdım. Oğuz Ağabey, ikimizin de abisiydi.
Tekin Aral önceki gün öldü.
O ünlü mizahçıyı yolcu ettik.
Gülmek ile ağlamak birbirine ne kadar yakınmış.
Başın sağolsun Oğuz Ağabey, başın sağolsun.
Paylaş