LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BİLİYORSUNUZ; danalar durmadan kaçınca, valilik ‘‘Dana Yakalama Timi’’ kurdu. Her Kurban Bayramı'nda nasıl olsa bir Dana Yakalama Timi bize lazımdı.
‘‘Benim danam kaçmaz’’ diye bir şey yok.
Diyelim ki dananız kaçtı.
Öyle çoluk çocuk peşine düşmeniz gerekmiyor. Telefonu çeviriyorsunuz, Dana Yakalama Timi'ni arıyorsunuz:
‘‘Alo...’’
‘‘Efendim.’’
‘‘Bizim danamız kaçtı.’’
‘‘Peki ben ne yapayım?..’’
‘‘Orası Dana Yakalama Timi değil mi?..’’
‘‘Hayır kardeşim, git işine...’’
Bu kadar basit.
*
Yeryüzünde en ileri ülkelerde bile Dana Yakalam Timi yok.
Çünkü oralarda kimse bir danayı boynuzundan ve kuyruğundan yakalayıp, evine götürüp, kapının önünde yatırıp kesmeye kalkmıyor, danalar da kaçmıyor.
Ben ise Kurban Bayramı'nın adının değiştirilmesini öneriyorum:
Dana Kovalama Bayramı.
Bayram yaklaştı mı bir ulus danaları kovalamaya başlıyor. Televizyonlar dana kovalama haberleriyle dolu.
Ben ise, benim peşimdeki o dini bütün okuyucumu düşünüyorum.
Şimdi bilgisayarının başına oturup, kurban kesimine karşı olduğum için ‘‘káfir’’ olduğumu bana bildirecek.
Oysa değilim.
Ben Allah'a inanırım, başım sıkışınca ona sığınırım. Benim dualarım -Türkçe- vardır.
O yüce yaradanın verdiği akılla kendi kendime soruyorum:
Binbir çeşit hayvanı korumakta duyarsız toplum, öldürmekte niye bu kadar duyarlı?..
Ya da; korkudan titreyen bir hayvanı, çoluk çocuğun önünde yatırıp kesmek, illa her tarafı kana bulamak, ibadet olabilir mi?..
*
Pekiii...
Dana kaçınca ibadet mi kaçmış oluyor?..
O zaman Dana Yakalama Timi, aslında cennete gitmenin bir tür kolluk kuvveti.
En iyisi iyi tutun danaları.
Yine de kaçarsa, tim önde, siz arkada...
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları