"Öyle normal zamanda olmaz" dediler, "Dalga vakti şafakla..."
Olsun...
Biz türkümüzü söylemeliyiz bir ağızdan:
"Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Beni bu dertler oyalar
Aldırma gönül aldırma..."
*
İki dava var:
Birinci davada; gurbetteki saf insanlardan "yoksul din kardeşlerimize yardım" adına para toplayıp bavullarla Türkiye’ye getirmişler. Alman mahkemeleri bunun "Ucu Türkiye’de olan, Alman hukuk tarihinin en büyük dolandırıcılık" davası olduğunu karara bağladılar. İşin içinde Başbakan’ın adamları var.
İkinci davada; laik cumhuriyetin tehlikede olduğunu düşünen insanların (ki Anayasa Mahkemesi, iktidarın, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu karara bağlamıştır) çeşitli zaman ve ortamlardaki tepkileri...
Birinci davada; dolandırıcılar ellerini kollarını sallayarak dolanıyorlar. Üstelik Türkiye’yi yönetiyorlar...
İkincisinde?..
*
Üzerimize geliyor dalgalar...
Henüz ortalık ağarmadan...
Genelde sabaha karşıymış vakti dalganın.
O saatlerde yumruklanan ve bir hengameden sonra kapanan kapıların arkasında kalır; korku içinde çocuklar, sehpanın üzerinde dünkü gazete-gözlük, bir ağlayan kadın...
Olsun...
Susmak yok...
Bin canımız varsa, bini de çocuklarımıza feda olsun...