Boyunlarında tezgáhlarda satılan ucuzundan boncuk kolyeler, onlara ne kadar yakışır bilemezsiniz.
En güzel takıları gözleridir; hüzünlü, ıslak, biraz sonra ağlayacak, ya da biraz önce ağlamış...
Çantaları büyük...
İçinde ne olduğunu bir bilseniz; gözleri için rimelden, yanakları için fondötenden, elleri için kremden, dudakları için rujdan çok daha önemli bir şey vardır kocaman çantalarında; küçük dostları için yiyecekler...
Konuşmayı çok bilmezler...
Boğazlarındaki düğüm düğüm hıçkırıklar, her zaman kelimelerden önce dökülür ortalığa...
Ve yürekleri...
Herkes uyurken, karanlık sokaklarda yavrularını korumak isteyen bir anne içgüdüsüyle çığlık çığlığa nasıl savaştılar...
Onların kocaman yürekleri vardır.
*
Ben kadınları en iyi hayvanları sevmelerinden tanıdım.
Ne yüce varlıklar, bu kadınlar...
Sokağın öbür ucundaki kovukta yavrularını büyütmek isteyen kedi, bir kadına sokulur... Şehrin çöplüğünde annesi öldürülmüş köpek yavrularını, kadınlar alıp baktılar... Kar yağdığında balkona ekmek kırıntılarını serpiştiren kadınlardı...
Ve erkekler kendi çocuklarını bombalarla öldürürken, kadınlar dünyanın her yerinde insan olmayan bir küçük canlıyı bile korumaya kalktılar.
"Ölüm" emrini her zaman erkekler verdi.
Ve her zaman kadınlar karşı durdular.
Başaramadıklarında, dizlerine vurdular...
*
Bugün Dünya Kadınlar Günü...
Lüks bir restoranda, karşımda oturan bizim evin annesi, tabağındaki yiyeceklerini garsondan gizli gizli, öbür müşterilere göstermeden, bir peçeteye sarıp park yerindeki kedi için çantasına sokuşturmaya çalıştığında, hep düşündüm:
Kandan ve gözyaşından uzak, açlığın ve yoksulluğun dert edinildiği bir dünya, bence kadınları bekliyor...
Dünya barışı bekliyordur...
Sevginin gözü yoldadır...
Belki bir gün o büyük çantaları ile burunlarını çeke çeke çıkıp gelecekler...